2016 ne getirecek? (İktisadi büyüme) -I-

G-20'ler ekonomilerinin büyüklüklerine ve stratejik konumlarına göre sıralanıyor. Ekonominin büyüklüğü ise bir ekonomide zaman içinde yaratılan mal ve hizmet üretimi miktarını gösteren Gayri Safi Millî Hasıla ile ölçülüyor. Bunun için Gayri Safi Millî Hasıla'da reel artışı gösteren ''İktisadi Büyüme'' önemlidir.

2000 yılından 2012 yılına kadar, çok iniş-çıkışlı (zikzaklı) bir büyüme yaşadık. Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi, 2001'de yüzde 5.7 eksi büyüme, 2009 yılında ise yüzde 4.8 eksi büyüme (küçülme) yaşadık.

Buna karşılık yüzde 9 üstünde yüksek büyüme yaşadığımız yıllar oldu.

2012 yılından beri ise 4 yıldır yüzde 3 dolayında düşük büyüme yaşıyoruz. Bu oranlarda bir büyüme, fert başına gelirde yüzde 2 büyüme demektir. Yüzde 2 büyüme ile sağlanacak gelir artışı Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için durgun demektir.

1-289.jpg

2016 yılında büyüme ne olur? Bazı beklentilere göre tahmin edebiliriz. Bu tahminler için, Hükümetin hazırladığı 3 yıllık programları dikkate almıyorum. Zira bu programlar gerçekleşen bazı rakamların okunması ve gelecek yıllar içinde abartılı tahminlerin yapılması şeklindedir.

Uluslararası kuruluşların tahmini ve Merkez Bankası'nın beklenti anketleri durgunluğun 2016 yılında da devam edeceğini göstermektedir. (Aşağıdaki tablo)

2-217.jpg

Öte yandan durgunluğun devam edeceğini gösteren sorunlarımız var:

* Bu sene üçüncü çeyrekte yatırımlarda gerileme var. Ekonomide kırılganlık, terör, yabancı sermaye girişindeki azalma nedeniyle, 2016 yılı yatırımlarında da bir artış ihracatında artış görünmüyor.

* Dış siyasi sorunlar nedeniyle, 2016 ihracat artışı da beklenmiyor. Üretim ithal ara malı ve ham maddeye bağımlı olduğu için, ithalatta daha düşük olması bekleniyor.

* Gelir artışı olmadan, yeterli talep artışı olmaz.

Hükümet Merkez Bankası'na baskı yaparak ve inşaat sektörüne doping yaparak, ekonomide canlanma sağlamaya çalışıyor. Ancak durgunluğun siyasi ve ekonomik altyapısı devam ediyor. Bu şartlarda durgunluktan çıkış ancak ve ancak yeni bir siyasi ve iktisat politikası anlayışı ile mümkün olacaktır. Bugünkü siyasi iktidarın mevcut politikaları değiştireme niyeti yoktur.

Nihayet yaşamakta olduğumuz durgunluğun önemli maliyetleri var:

1) Türkiye 400 milyar doları geçen dış borçlarını ödeyebilmek için, gelir yaratmak zorundadır. Büyüme olmazsa gelir yaratamaz. Dış borçların çevrilmesi zorlaşır.

2) Durgunluğun en önemli sorunu işsizliktir. Açıklanan işsizlik oranı yüzde 11 dolayındadır. Fiilî işsizlik oranı yüzde 17'dir. İstatistiklere göre beş gençten birisi, fiilen 3 gençten birisi işsizdir. Hükümetin işsizliğin çözümü için bir planı-programı yoktur. Durgunluk işsizliği artırır. Üstelik asgari ücretin artan, işverene maliyeti, işsizliği tırmandıracaktır. Suriyelileri de eklersek, yüzde 3 dolayında bir sınırlı büyüme ile 2016 yılı işsizlik oranı daha yüksek olacaktır.

3) Durgunluk üretici ve tüketicinin beklentilerini olumsuz etkiliyor. Tüketici güveniş ve ekonomik güven düşüyor. Güvensizlik yatırımların durmasına neden oluyor. Durgunluk devam ediyor. Yani, güven ve durgunluk birbirini besliyor.

Yazarın Diğer Yazıları