2015’te Türkiye’nin çevresindeki sarsıntılar
2015 senesinin Türkiye için ağır sorunlar getireceği konusunda bir genel mutabakat var. Her ne kadar toplumumuzun bir kısmı bu ağır sorunların farkında olmasa dahi farkında olmamak sonucu değiştirmeyecek. Dramatik sonuçlar verme ihtimali olan sarsıntılar yaşama ihtimalimiz ne yazık ki çok yüksek. Ancak sarsıntılar sadece Türkiye ile sınırlı değil. 2015 senesinin, Türkiye ve içinde bulunduğu bölgeler açısından çok sert geçeceği görülmektedir.
Yeni girdiğimiz yıl ile ilgili olarak Türkiye’nin çevre jeopolitikler hakkında yapılan iyimser öngörülerin son derece az olduğu görülmektedir. Etkili Amerikan düşünce kuruluşu Carnegie Vakfı, 2015’in dünyanın en çok hangi bölgesi, kriz manşetler ile gündeme gelecek sorusunu uzmanlara sorduğu zaman % 75’i Orta Doğu cevabını verdiler.
İsrail kaynaklı Ynetnews sitesinde yer alan bir habere göre İsrail istihbarat servisi Shin Bet’in 2015 raporunda, “Orta Doğu gelecek yıl içinde yaşanması zor bir bölge haline gelecek, belki de dünyadaki en kötü ve en tehlikeli bölge olacak” dedikten sonra İran, Irak, Ürdün, Suriye, Lübnan, Mısır, Yemen, Suudi Arabistan ve Kuzey Afrika’nın sosyal olarak çöküntü içerisinde olduğu, siyasi olarak sarsıntılar geçirdiği ve ekonomik olarak gittikçe fakirleşecekleri yer alıyor. Raporda, “Arap Baharı ülkeleri ekonomik olarak kriz içerisine sürükleniyor, bu kriz düşen petrol fiyatları ışığında gittikçe kötüleşecek. Bu durum, Irak, Suriye ve Libya’daki bölünmüşlüğü artıracak. Hatta Mısır ve İran’daki rejimleri de zayıflatabilecek. Bunlar arasında istikrarlı gibi görünen Suudi Arabistan’daki gençler arasında işsizlik oranı yüzde 30’lara çıkacak. Bu gençlerin çoğu kendine toplumsal hayatta yer bulamıyorlar ve İsrail’in etrafındaki silahlı hareketlere katılıyorlar. Böylelikle geride bıraktığımız senelerde olduğu gibi, Müslümanlar tarafından daha çok Müslüman kanı dökülecek” deniyor.
Türkiye açısından sadece Orta Doğu değil, bütün çevre jeopolitik 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşadığı en ağır kriz dönemine 2015’te girebilir. Önümüzdeki yıl/larda bu krizin azalma değil aksine artma potansiyeli taşıdığını görülmektedir. Rusya’nın Ukrayna’daki Kiev merkezli iç çatışmalara müdahalesi ile başlayan, Kırım’ı işgali ile devam eden ve halen Doğu Ukrayna Savaşı ile süren kriz, küresel bir nitelik kazanmış durumdadır. ABD ve AB’nin amacı, Putin rejimini devirmek olan ekonomik-finansal savaşı, Çin’in Rusya’ya verdiği ekonomik-finansal destek ile tek kutuplu dünya-çok kutuplu dünya düzenleri tasarımları arasında bir mücadeleye dönüşmüştür.
Doğu Avrupa-Rusya-Ukrayna-Karadeniz eksenli jeopolitik krizi, Kafkasya’da düşük profilli olmakla beraber 2008’de olduğu gibi kontrol dışına çıkabilecek Gürcistan-Rusya ve Azerbaycan-Ermenistan krizlerini izleme potansiyeli vardır. Doğu Akdeniz ve Ege’de Yunanistan ile yaşanan ve üstü örtülen krizin 2015 senesi içinde patlamayacağını kimse söyleyemez. Bütün bunlara Ermeni mezaliminin 100. yılında Ermenistan ve diasporanın Türkiye’ye karşı geçeceği psikolojik saldırının yükünü de eklemek gerekiyor.
Orta Doğu’da Irak-Suriye eksenli gelişmelerden etkilenecek ülkelerin başında Türkiye gelmektedir. IŞİD’in ürettiği istikrarsızlıktan en fazla istifade eden yapı Suriye’deki kantonlarından Türkiye’ye güç projeksiyonu yapan PKK oldu. Ayn el-Arap’taki çatışmalarda Amerikan Ordusu ile iş birliği yapan PKK Amerikan Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tarafından da “dost güçler” diye nitelendirildi. Amerikan dış politika karar vericileri üzerinde önemli etkisi olan Council on Foreign Relations bünyesinde çalışan Center for Preventive Action tarafından hazırlanan 2015 raporunda bu durum bütün açıklığı ile ortaya konulmaktadır. Raporda Suriye’deki iç savaşın Türkiye’de Kürt gruplarla Türk güvenlik güçleri arasındaki çatışmaları alevlendireceği belirtilerek Suriye’deki olayların Türkiye’yi etkilemeye başladığı tespit edilmiştir. 2015, Türkiye için PKK noktasında çok zor bir yıl olacak. Ancak Orta Doğu’dan Türkiye’yi etkileyecek tek unsur sadece PKK ve siyasal bölücülük olmayacaktır. Cihatçı selefi gruplar, Türkiye için 2015 ve sonrasında güvenlik tehdidi olma potansiyelini taşımaktadır.
Siz bu yazıyı okurken 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü içlerinde emekli Dışişleri Bakanları, müsteşarlar, emekli generaller ve akademisyenlerin olduğu uzman bir grup ile 2015 senesinde dünyada gerçekleşmesi muhtemel politik, ekonomik, finansal, enerji ile ilgili senaryoları tartışmak amacı ile Beşinci Safranbolu Kongresi’ni gerçekleştirmek üzere Safranbolu’da olacağız. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü hiç şüphesiz bütün imkansızlıklara, dolaylı ve dolaysız baskılara rağmen Türkiye’nin en verimli ve etkin stratejik araştırmalar merkezi olmaya devam ediyor. Bu çalışmalara siz de destek olmak istiyorsanız yapabileceğiniz şey http://www.21yyte.org’a girip artık elektronik ortamda olan 21. Yüzyıl dergisine abone olmak.