2010 Bütçesi fakirden alıyor

2010 yılı için Türkiye’nin resesyondan çıkmasına yardımcı olacak, ekonomik büyümeye geçmesini sağlayacak ve sosyal refahın artmasına imkan verecek bir bütçeye ihtiyacı vardır.
Resesyondan çıkış bütçesinin, özel sektörü de teşvik etmesi için, saydam ve samimi olması gerekir. Saydam bütçe devlette de saydamlığı getirecektir. 2010 yılında yüzde 3.5 büyüme tahmin edilmektedir. Bu oranda büyüme vergi gelirlerinde yeni vergiler getirilmeden nominal olarak yüzde 17.3 artış sağlaması mümkün değildir.
Oysaki Maliye Bakanı zamanda yeni vergi getirilmeyeceğini açıklıyor.
1) 2010 bütçesinde, alt yapı yatırımlarının hacmi, uzun vadeli gelir artışı ve talep artışı yaratacak ve özel yatırımları cazip kılacak nitelikte değildir.
Kamu yatırımları, hem toplam talebin artmasına, hem de istihdam artışına yardımcı olur. 2010 bütçesinde sermaye giderleri için 18.9 milyar lira ödenek ayrılması öngörülmüştür. Bu rakam GSYH’nın yüzde 1.8’i kadardır. Kamu yatırımı olarak çok düşüktür.
2) Memurlara ilk altı ay yüzde 2.5 artı ikinci altı ay için de yüzde 2.5 zam yapılması öngörülüyor. Bu zamların 2010 yılı ortalaması yüzde 3.78 dir. 2010 enflasyon ortalamasının da bir kaç puan altında kalmaktadır. Yani memurun reel olarak geliri düşmekte ve satın alma gücü azalmaktadır.
3) 2010 bütçesinde sosyal yardımlaşma fonuna aktarılacak kaynağın yüzde 26.7 oranında artırılması, gelir dağılımı açısından, talep artışı açısından olumludur. Ancak aynı zamanda Hükümetin geçmiş uygulamalarına bakarsak, siyasi istismara, yolsuzluğa ve adam kayırmaya açıktır. Eğer Hükümet poşet dağıtmak yerine yatırımları artırıp, yeni iş alanları yaratsaydı aynı zamanda işsizlik azalırdı. Çin atasözü ile Hükümet halka balık tutmasını öğretmiş olurdu. Balık dağıtmanın sonu yoktur.
4) 2009 Bütçesine göre, giderlerde yüzde 7.6 ve gelirlerde yüzde 16.1 artış öngörülmesi, yeni vergilerin geleceğini ve borçlanmanın artacağını gösteriyor. Muhtemeldir ki, 2009 için olduğu gibi, 2010 yılında da borçlanma sınırının genişletecek yasa tasarıları gündeme gelecektir.
5) 2010 bütçe açığının GSYH ’ya oranı 4.9’dur. Muhtemeldir ki, bu açık daha da artacaktır. Çünkü Hükümetin 2010 yılında beklediği özelleştirme gelirleri gerçekçi değildir. Ayrıca yabancıya satılan altyapı yatırımları ile Bankalardan daha az vergi toplanacaktır. Bu nedenle Bütçe açığı artabilir.


6) 2010 bütçesinde, kamu gelirlerinde yüzde 21.5 oranında bir artış ve vergi gelirlerinde de yüzde 17.3 oranında bir artış öngörülmektedir.
Yüzde 5.3 enflasyon hedefine göre, vergilerde yüzde 17.3 nominal artış, yüzde 12.2 reel artış demektir. Bu artışın yüzde 3.5’i büyümeden gelirse, kalan kısmı için hükümet vergi artışı getirmek zorundadır.
7) Vergi gelirlerinde en yüksek artış, ÖTV’de yüzde 31.6 olarak öngörülmüştür. İkinci sırada KDV artışı var. Dahilde alınan KDV yüzde 19, ithalde alınan KDV de ise yüzde 23.9 artış öngörülmüştür.
Hükümetin ilk yükleneceği, akaryakıt ve otomobildir. Akaryakıt, tüm ekonomiye girdi olduğu için, vergi artışı fiyat artışını, fiyat artışı da ortalama maliyetleri artıracaktır. Maliyet artışı, yerli üretim talebini düşürür. Kurlar da düşük olduğu için, yerli üretimde rekabet gücü düşer. Aramalı ithalatı artar. İşsizlik devam eder.
8) 2010 bütçesinde vergi dışı gelirlerdeki artışında önemli ölçüde zamlarla karşılanacağı anlaşılmaktadır. Elektriğe, doğal gaza, köprülere ve paralı yollara zam yapılması kaçınılmazdır. Kamu mallarına maliyetlerin üstünde zam yapılması gizli vergi anlamına gelir.
Özet olarak, 2010 bütçesi, ekonomide kaynakların etkin dağılımını sağlayacak, ülkenin resesyondan çıkmasına yardımcı olacak, gelir dağılımını düzeltecek bir bütçe olmaktan uzaktır.

Yazarın Diğer Yazıları