19 Mayıs böyle mi kutlanmalı?..
Bir ulusun kaderini değiştirebilecek kaç "gemi" kalktı acaba limanlardan?..
Kaç gemi işgalciliğin azgın sularını yara yara, emperyalizmin baskısı altında inleyen kıyılara yönelebildi?..
Hangi gemide "cesaret" rotayı belirledi, "umut" bekleyen topraklara doğru giderken?..
"Pusulası bozuk" kaç gemiye pusula oldu acaba cesaretinden güneş doğan umutlar?..
Kaç gemide bir yalnız adam, ulusu yalnız bırakmamak uğruna, bir grup arkadaşıyla, gözünü karartarak karanlık suların ortasında bir yıldız gibi parlayabildi?..
Ve geri kalmış-kuşatılmış topraklarda, ezilmiş bir topluluktan bir "ulus" yaratacak- bir devlet kuracak cesaret - kararlılık ve özgüven hangi geminin tenha güvertesinde planlanabildi acaba?..
Evet; yeryüzünde hiçbir ulus yoktur ki, esaret zincirini parçalayacak bir "gemi" kalkmış olsun limanlarından...
Ve o geminin içerisinden; sömürüye, işgalciliğe ve böl - parçala - yönet zihniyetine isyan edebilecek bir kahraman çıkartabilsin bir devlet?..
Hiç kuşkusuz Anadolu; yine kendi topraklarından, kendi bağrından çıkan bir vatan evladının, arkasında idam fermanları- ölüm fetvalarını bırakarak başlattığı bir mücadeleyle ayağa kalkmıştır...
O vatan evladının "kurtarıcı" olması da karanlık sularda "aydınlanma" ateşini nasıl yakarım diye başlattığı bir mücadelenin sonucudur... "Bandırma" da işte o muhteşem sorumluluk yükünü taşımıştır...
İskoçya'dan İstanbul'a...
Geri bırakılmış, cehalete sürüklenmiş, yokluk ve sefalet içerisinde, bir de emperyalist kuşatmanın altında inleyen Osmanlı topraklarında, inanç ve umut hançerini havaya kaldırarak "Kurtuluş" mücadelesini başlatan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gemisidir 19 Mayıs 1919'da, Samsun'a doğru yola çıkan...
İstanbul'dan Anadolu'ya hareket eden gemiden bir ulus yaratmak, bir geminin rotasından bir milletin kaderini çizmek ve bir geminin hedefinden bir milleti uyandırmak ancak ve ancak Türk Ulusu'na bahşedilen bir şans olmalıdır...
Çünkü işgalcilere karşı yeryüzünde, bir gemide başlatılan mücadeleyle kurtarılan Anadolu gibi başka bir coğrafya yoktur...
İşte bu yüzden de "Bandırma" sadece sıradan bir gemi değildir ve bir geminin adı da değildir...
"Bandırma", ülkeyi kan gölüne çevirmeye çalışan emperyalist işgalcilerin ve bölücülüğün üzerine üzerine yürüyen bir cesaret madalyasıdır ki; onun kaptan köşkünde, masmavi gözlerini engin denizlerin rengine karıştırarak buhrandan cesaret çıkartan Atatürk vardı...
Kurtuluş Savaşı'nın örgütlenmesi ve başlatılması için Anadolu'ya umut taşıyan Bandırma Vapuru'nun öyküsü de ilginçtir;
1878 yılında İskoçya'da 279 grostonluk yolcu ve yük vapuru olarak inşa edilen "Torocaderto" gemisi, 1883 yılından itibaren Yunanlı armatörler tarafından "Kymi" adıyla işletilmiş...
Gemi, 1884'te İstanbul'a satılmış, 1910 yılında ise Osmanlı Denizcilik İşletmesi tarafından "Panderma" olan adı "Bandırma" olarak değiştirilerek posta vapuru haline getirilmiş...
Evet; 1919'dan sonra Bandırma'nın, aydınlanma ateşinin meşalesini karanlığı yararak yükseltiğinin kıymeti bilinseydi, o geminin de değeri bilinirdi ve "yok" edilmezdi...
Çünkü çok sonraları, çeşitli kazaların ardından, oradan oraya savrulan geminin 1925'te satın alan armatör tarafından Haliç Tershanesi'nde söküldüğü haberi yansıdı medyaya...
Şimdilerde, ancak çeşitli kentlerde müzeye dönüştürülen benzerlerini ziyaret ediyor insanlar...
"Bandırma" hiç durmadı ki!..
Bandırma Vapuru ve onunla başlatılan mücadeleyle ilgili duyarsızlık kahredicidir ama daha da beteri var... Hem de 100 yıl sonra...
Yazının başında, bir gemiyi başka ulusların kaderleriyle karşılaştırarak sorular sorarken amacımız belliydi zaten...
Dünyada, bir gemide başlayan Kurtuluş mücadelesi ile refaha ulaşan kaç ülke vardır acaba?.. Yoktur...
Bu yüzden mi acaba Türkiye Cumhuriyeti, tıpkı Çanakkale Zaferi'nin 100. yıldönümünde olduğu gibi, 19 Mayıs 1919'un 100'üncü yılını da bu kadar ilgisiz, duyarsız ve sönük kutlamaya çalışır?..
Kimse aklından çıkartmasın; 19 Mayıs, yüzüncü yılında göstermelik birkaç etkinlikle getiştirilecek kadar ucuz bir mücadele değildir...
Ne yazık ki, 19 Mayıs'ın 100. yılının AKP iktidarına denk gelmesi cumhurbaşkanlığından bakanlıklara, bürokrasiden eğitim kurumlarına kadar, cılız - sönük ve de göstermelik yapılan, sözde etkinliklerin asıl sebebidir...
Ne yazık ki siyasi partiler de bu konuda 100. yıla yakışacak etkinlik çabası içerisine girmediler...
Devletten siyasete kadar, 19 Mayıs'ın gerçek anlamını bilmeyenler, kaç ulus böylesi bir mücadelenin 100'üncü yılını kutlayacak kadar şanslı diye soramadıkları için Bandırma'nın da, Samsun'a çıkışın da değerini anlayamamışlar... Tıpkı Atatürk'ü anlayamadıkları gibi...
Ve en önemlisi de tüm gafiller; 100 yıl önce, İstanbul'dan Samsun'a uzanan o yaşamsal gemi yolculuğunun "Aydınlanma", laik cumhuriyet ve "muasır medeniyet" hedefi açısından halen devam ettiğinin farkına varamamışlar!..
OKURLARA NOT; Yarın 19 Mayıs… Bu muhteşem tarihin 100 yıllık önemini anlatmaya yarın da devam edeceğiz... "19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı"nızı şimdiden kutluyorum...