19 Mayıs 1919’a bir başka açıdan bakış

19 Mayıs 1919’a 1914’ün devamı olan sürecin sonucu ve yeni dönemin ilk adımı olarak bakmamız yanıltıcıdır. 19 Mayıs 1919’a giden süreç, 1774’de başlamıştır. Osmanlı için nihaî ve geri çevrilmez yenilgi, 1768-1774 Savaşı sonunda Ruslar karşısında alınır. İlk kez Osmanlı, Türk ve Müslümanların meskûn olduğu bir toprağı kaybeder ve bir daha geri alamaz. Rus kuşatması dış hatlardan içe yönelir ve doğrudan Osmanlı’yı hedef alır. 1783’te Kırım Hanlığı ortadan kaldırılır. Böylece Küçük Kaynarca Antlaşması’yla 1774’ten 1920’ye 156 sene devam eden büyük bir geri çekiliş başlar.
Bu gerileyiş bir millet ve bir ordunun üç kıtadan geri çekilişidir. 1774’de yüzlerce yıllık bir Türk yurdu olan Kırım’ın kaybından sonra, 1810-1919 arasında kahir ekseriyeti Kafkaslar ve Balkanlarda beş milyon Türk katledilirken, beş milyon Türk de Anadolu’ya çekilmiştir. 1071-1774 arasındaki 703 senede, Türk milleti bu mücadeleden üstün çıkmıştır. Ancak 1774’den 1918’e kadar Türk milleti ve Türk Ordusu, Hristiyan ittifak orduları karşısında sürekli gerilemiştir.
1801 ise gerilemenin belirginleşmesidir. Napolyon’un orduları, Mısır’a çıkmışlardır. Kafkasya’da Rus işgal savaşları başlama arifesindedir. Rus Orduları, Türkistan’da ilerlemektedir. İngilizlerin 1807’de Çanakkale’yi zorlamaları karşısında, Fransız yardımına başvurulur. 1812’de Gagauz Yeri, Ruslar tarafından işgal edilir. 1827’de Navarin’de Osmanlı donanması İngiliz, Fransız ve Rus donanmalarının ortak harekâtı ile yakılır.
1828-29’da Osmanlı ordusu Rus Ordusuna yenilir. Fransa 1830’da Cezayir’i işgal eder. Yunanistan ve Sırbistan bağımsızlıklarını ilan ederler. “Belgrad’dan çıktım gece 5 idi. Kur’an’ımla martinim bana eş idi” diye yas tutarız.
Rus Çarlığı’nın 19. yüzyıldaki genişlemesinin büyük bir bölümü hem Doğu hem de Batı Türklüğünün aleyhine olmuştur. “93 Harbi” diye anılan 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı, Osmanlı için çöküşün başlangıcı olmuştur. Ruslar, Plevne’yi aşarak Yeşilköy’e kadar gelmişlerdir.
1901 ise 1918’e kadar sürecek millî felâketlerin habercisidir. Doğu veya Orta Asya Türklüğünün Rus Çarlığı tarafından tamamen denetime alınmasından sonra, 1912-1913 Balkan Savaşı ile Türklük, Balkanlar’dan tasfiye edilir. Anadolu’ya yönelik olan bu geri çekiliş, üç kıtadan, Avrupa’dan, Afrika’dan ve Asya’dan geri çekiliştir ve sadece ordunun değil, bir halkın da geri çekilişidir. Türklerin geri çekilişi, özellikle 1878’den sonrası, çok acılı bir geri çekiliştir.
Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli hedeflerinden birisi Anadolu topraklarının da Türklerin elinden alınması ve Türklerin bağımsız bir millet olarak varlığına son verilmesidir. Birinci Dünya Savaşı’nın, Anadolu Türklüğüne yönelik siyasi hedefi, Balkan Türklüğünün başına gelenin, yani aynı durumun Türkiye Türklüğünün de başına getirilmesi esasına dayanır. Yani, etnik olarak, işgallerle, soy kırımlarıyla, sürgünlerle Türklerin yok edilmesi hedeflenmiştir.
Batı, bu hedefe oldukça yaklaşmıştır. 1810-1918 arasında, sadece Balkanlarda, Orta Doğu’da ve Kafkaslarda katledilen Türk sayısı 5 milyon, sürgüne zorlanan Türk sayısı 5 milyondur. Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, (Çev. Bilge Umar), 3. Baskı İnkilap Yayınları, İstanbul 1998)
Nitekim, 1917’de Kudüs’e giren İngiliz Ordusu, son Haçlı Seferini başarıyla bitirmiştir. 1918’de, İngiliz Başbakanı, savaşın nihaî hedefini açıklamıştır: “Türkler geldikleri yere, Asya’nın derinliklerine gideceklerdir”. Türklerin Anadolu’da kalmasına da izin verilmeyecektir
Osmanlı Devleti’nin yenilgiyi kabul ettiği tarihte, 1918’de Türk Orduları, Misak-i Milli sınırlarına çekilmişlerdir. 18 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığı zaman ordumuzun çizdiği sınır, bugünkü sınırlarımız ile bugünkü Suriye sınırımızın 150 kilometre güneyi ve Irak’ta, Musul, Kerkük, Erbil, Süleymaniye ve Dohuk’u kapsamaktadır ve Anadolu’nun parçasıdır. İngiliz Ordusu, Musul Vilayetini ateşkes anlaşmasından sonra işgal etmiştir.
Artık son sığınak olarak düşünülen Anadolu’nun da, Türkler için güvenli bir yer olduğunu söylemek mümkün değildir. 1919 yılında, dünya Müslümanlarının ancak %2,5’i, 300 milyonun 10 milyonu, yani Sakarya ile Aras nehirleri arasında yaşayan Türkler özgürdür. Onlar da, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde bir ölüm kalım mücadelesi vermektedirler. 19 Mayıs 1919, 1774’den itibaren geri çekilen bir milletin geri çekilmeye “yeter” diyerek yeniden ilerlemeye başladığı dönemin ilk günüdür. Önce Anadolu’yu temizleriz. Türk Ordusu, 1918’de Anadolu’ya çekilmesinden 56 yıl sonra ilk adımını tekrar Kıbrıs’a atarak Anadolu’dan çıkar. Türk Ordusu Kıbrıs’ta bir Türk Cumhuriyetinin doğmasına ebelik yapar. 1991’de beş bağımsız Türk Cumhuriyeti daha kurulur.
Bugün hüzün veren tek şey; 19 Mayıs’a düşman olan bir zihniyetin varlığıdır.

Yazarın Diğer Yazıları