16 Nisan, MHP ve Türkeş...

Geçtiğimiz Salı Başbuğ'un vefatının 20. sene-i devriyesi idi.

Başbuğ bugün birilerinin sözcülüğünü yaptığı pek çok işin mimarı. Görmek isteyenler Rahmetli Türkeş'in hayatını incelesinler, özellikle gençler.

İnsanlar ve kurumlar pozitif anlamda muarızlarını bile şaşırtacak işler yaparsa kalıcı oluyor. Türkeş'in yaptığı iş böyle bir şeydi.

Türkeş, Türk sağının yabancısı, Türk solunun ise sadece lafını yaptığı pek çok meselenin sadece sözcüsü değil uygulayıcısı da olmuştu.

Mesela "sözde" halkçı solun köylüye "çarıklı" gözüyle burun kıvırdığı bir dönemde "köycülük" umdesini fikriyatının temeline koymuştu. Bunu köy-kent projesi benzeri projelerle ete-kemiğe büründürmüştü.

Bununla yetinmeyip sağın çok aşina olmadığı, solun da sadece "sloganlaştırdığı" Cumhuriyet tarihindeki tek toprak reformunu gerçekleştirmişti. 1973'te gerçekleştirdiği reformda tapuları da dağıtmıştı. Onun bu uygulamasını sol sadece seyretti, "çiftçiyi topraklandırma kanunu"na muhalefetten kurulan Demokrat Parti'nin varisleri de Anayasa Mahkemesi'nde iptal ettirdi.

Rahmetli Türkeş muhtemelen bu siyasi harita yüzünden "sağ ile olan kavgamızı erteledik" diyerek bizi klasik politik sınıflandırma dışında tutmuştu.

Onun bu açıklamasından birileri "korksa" da onun amacı birilerini pataklamak değil yerleşik siyasi anlayışın sakatlığına dikkat çekmekti.

İtaat kültürünün köyden-kente bir yaşam biçimi olduğu bir çağda, üstelik bir asker olarak, "Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik" kavramını Türk siyasetine sokması da herkesin dikkatini çekmesi gereken bir husustur.

En çok da Ülkücü Gençliğin.

Türkeş böyle bir liderdi, büyük insanlar "sarsıcı" işler yapar; toplumları şaşırtır, ezberleri bozar.

Türk siyasetinde mottolaşan "Ben Türk Milletini sokakta ıspanak fiyatına satılan demokrasiye çağırmıyorum" sözleri ile gerçek demokrasi çağrısında bulunurken de yaptığı farklı bir şey değildi.

MHP şimdi de şaşırtan işler yapıyor.

Ama bir farkla. Türkeş'in MHP'si tanımayanları şaşırtıyordu, şimdikiler ise MHP'yi tanıyanları, Ülkücüleri...

Bu nereye kadar gider?

Onu zaman gösterecek, fakat şu bir hakikat ki 16 Nisan referandum sonuçları en çok MHP'yi etkileyecek...

Ve şaşırtacak...

MHP'nin tarihi misyonu

2012'de MHP kongresine hazırlanırken kampanyayı "geleneğe yaslanarak geleceği kurgulama" konseptine dayamış ve 1977 beyannamemizi önümüze koymuştuk: Milliyetçilik ve mukaddesatçılığı tekrar diriltecek MHP'nin merkez politikası haline getirecektik.

Meselenin fikri cephesi buydu.

Reel politik cephesini ise MHP'nin yorgunluğu ve siyaseten tıkanmış damarlarını açma eksenine oturtmaya çalışmıştık. MHP'nin bu yapısı ile 2015'e kadar üç seçim yaşayacak bir siyasi iklimde "MHP'nin bu yapısı ile bu yükü taşıyamayacağı"nı dile getiriyorduk.

Ne yazık ki haklı çıktık. MHP bu üç seçimi de kaybetti ve çok yıprandı.

Bir şeyde yanılmıştık, dört seçim yaşadık. Şimdi de beşincisi ve belki de bu yıl bitmeden altıncısını önümüzde göreceğiz.

14 yılda 12 kez sandığa gittik 16 Nisan 13'üncüsü olacak. Ve bütün bu seçimler çok partili hayatın en güçlü iktidarında gerçekleşti.

Demek ki güçlü iktidarlar "istikrarı" getirmiyor.

Kabul etmek gerekir ki siyasi iktidar seçim işini kıvırıyor.

Muhalefetin başarısız ve sönük seçim stratejileri ve kampanya söylemlerinin bu başarıya katkısını not etmek gerekiyor.

Muhalefetin bu "zayıf" durumu iktidarın seçim aşkını kamçılıyor. Her fırsatta seçim meydanına koşmalarındaki sebep kolayca yenebilecekleri bir muhalefet yapısına sahip olmamız.

MHP'nin etkisiz seçim kampanyaları ve CHP'nin hâlâ Türkiye'yi okumamakta ısrar ederek bir türlü gerçek manada "sosyal demokrat" bir parti olamaması AKP'nin işini kolaylaştırıyor.

MHP, Türkeş'ten bu yana Türk siyasetinde "denge" unsuru olmuştu. Bu pozisyonunu muhafaza edip, bir kısmını yukarıda verdiğim, Başbuğ'un o meşhur nutkunda ir'ad ettiği üçüncü yolu takip etseydi Türkiye bugün daha sağlıklı bir istikamete yürüyor olabilirdi.

MHP'nin tarihi misyonu onu, Devlet Bey'in zannettiğinin aksine referandum sonuçlarından "sorumsuz" hale getirmiyor, bilakis ona en büyük sorumluluğu yüklüyor.

Bu tarihi miras dikkate alınıp vaziyet alınmalıydı.

Yazarın Diğer Yazıları