13 şehit ve pazar gecesi

Eğer anaysanız, babaysanız, Güneydoğu’da asker evladınız varsa, pazar gecesini düşünebilir misiniz?

GECENİN ortasında aradı, 13 askerimizin şehit düştüğünü şimdi duymuştu, sesi boğuk ve kesik kesikti.
Şaşkındı, sordu:
“Şimdi ne yapılacak?”
Yapılacakları özetledik:
“Ölene tabut, kalana zabıt, maktul derdest, katil firar... Asayiş berkemal!”
Fena küfretti:
“Ben sana ne diyorum, sen ne diyorsun?
” Bırakmıyorsun ki lafımızın sonunu getireyim... Cumhurbaşkanı ile Başbakan Genelkurmay Başkanı’na başsağlığı diler, mesajlar gönderilir, akan kan yerde kalmaz nutukları çekilir, bandolar cenaze marşı çalar, yüreği yanık halk, şehitler ölmez, vatan bölünmez diye haykırır, sayın büyüğümüz Demirel’in lafını baş köşeye çıkarırlar: Akan kan yerde kalmaz! diye “...
YİNE celallendi:
” Bırak boş lafları, kan sel oldu akıyor, yerde kalmazmış, bırak Allah’ını seversen!
Sakinleştirmeye çalıştık:
“Yalnız Süleyman Bey mi? Avrupa’nın yolu Diyarbakır’dan geçer diyen Mesut Yılmaz’ı unutma! Ya Kürt sorunu benim sorunumdur, diyen Tayyip Erdoğan?..”
BİZİM arkadaşı yatıştırmak mümkün mü?
“Peki ne yapalım?” diye sorduk:
“Eşkıyayı inine kadar takip edelim, sıcak mı, ılık mı nasılsa!”
Yine yatıştırmaya çalıştık:
“Kim yapacak bunu?”
“Ordu, Silahlı Kuvvetler!”
“Orduya kim emir verecek?”
“Hükümet”
“İşte orada dur!”
“Senin Başbakan’ın hâlâ Bush’la konuşmaktan laf ediyor. Iraklılar sıcak takibi şimdilik kabul etmemişler. Iraklılar kim ki? Aşiret reisi Talabani’nin Devlet Başkanı olduğu Amerikan sömürgesi...”
EĞER anaysanız, babaysanız, Güneydoğu’da asker evladınız varsa, pazar gecesini düşünebilir misiniz? Hakan Evrensel “Geride Kalanlar” da anlatır. (Ümit Yayıncılık)
“Çok yıl geçti üzerinden; gözyaşımıza da alıştık, Oğuz’suzluğa da...
Ama bir tek şeyi hâlâ bir türlü kabullenemiyorum. O gece, ben o haberi alırken, gözüm kapının aralığından televizyondaki magazin programındaydı.
Hâlâ da o görüntüleri unutamıyorum. Bana hep Yakup Kadri’nin Sodome ve Gomore’sini hatırlatıyor, o ekrandaki. Tanrı tarafından lanetlenen bu iki şehrin hikâyesi ile İstanbul’un Kurtuluş Savaşı sırasındaki aymazlığını birbirine benzetir büyük yazar. Ankara Kurtuluş Savaşı’nı verirken, İstanbul’un içinde bulunduğu sefahati anlatır. Ne kadar da güzel anlatır... Zaten Gazi de, Bizans İstanbul’dur, İstanbul Bizans... diye boşuna söylememiş. Benim oğlum terörist kurşunuyla şehit olduğu sırada, bazıları İstanbul’da bu magazin programları için malzeme topluyordu. Ülkemin bir köşesinde kan durmaksızın akarken, diğer köşesinde her taraf irin içinde. İşte buna bir türlü katlanamıyorum.”
Tıpkı geçtiğimiz pazar gecesi gibi, çoğu TV 13 şehidin haberini altyazıyla bile vermediler.
* Hasan Pulur / MİLLİYET


+++++

Gerçek düşman ABD
Bu çocuklar ölmeye devam edecek.
Neden mi? Tam 24 kez sınır ötesi harekat yaptık...
Sonuç?
Şehit cenazeleri gelmeye devam ediyor.
Düşman PKK değil.
Düşman ABD...
Haftanin’e, Şivi’ye, Hakurk’a, Kandil’e saldırmak anlamsız.
Ankara’daki “karar odaklarının” dinamiklerini gerçekten anlamadan, anayasal engelleri düzeltmeden, mevcut medya siyaset ticaret üçgenindeki dayanışmayı görmeden, “sınır ötesine” geçmenin bir manası yok.
Peki bu gariban vatan evlatları takır takır ölmeye devam edecek mi?
Evet, edecek...
En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz? Şu çocukların daha kanları kurumadı, şu cümleyi kaleme alıp altına imza atabiliyorlar:
(...) terör örgütünün komşu bir ülkedeki mevcudiyetini sona erdirmeye yönelik olarak önümüzdeki süreçte, gerektiğinde sınır ötesi operasyon dahil olmak üzere hukuki, ekonomik ve siyasi her türlü tedbirin alınması, terör ve teröristlerle etkili yöntemlerle kararlı bir şekilde mücadeleye devam edilmesi konusunda görevli kurum ve kuruluşlara gerekli emir ve talimatlar verilmiştir.(...)
Mevcut yapı sınır ötesi operasyon yapamaz.
Yapsa manası olmaz.
Oynanana tiyatro diyeceğim ama bu sahnede akan kan gerçek.
* Serdar Akinan/ AKŞAM

+++++

Arkasını Amerikaya dayayanlar

Doğrusunu isterseniz bizim medyanın koku almaktaki sezgisini kutlarım; dün dinci ve magazinci gazetelerin tümü bi-
rinci sayfalarını şehitlere ayırmışlardı...
Nicedir şehitlerimizi görmezlikten gelen iktidarcı basın, neden birdenbire değişmişti?..
Çünkü iş öyle bir noktaya tırmanmıştı ki, -âdet olduğu veçhile- malum gazeteler bu kez de şehitlik haberlerini es geçselerdi, toplumun ulusal tepkisi medyaya karşı eyleme geçecekti...

***

Türkiye’de vatanseverlik duygusu ve bilincini körelttiler...
AKP’nin kuruluşu, iktidarlaşması, ılımlı İslam mo-
deli Amerika’ya dayalı...
PKK de sırtını Amerika’ya dayamış...
Dincilik politikasında ulusal bi-
linç, özgürlük, bağımsızlık, insanlık hak getire...
AKP’yi Türkiye’de iktidara oturtan ABD, Irak’ı işgal edip PKK’yi üstümüze saldı...
Şehitler.. şehitler.. şehitler..

***

ABD, işgal ettiği ülkedeki terör üslerini, elinin altındaki stratejik müttefikine karşı koruyor...
Peki, İncirlik Üssü bu durumda ne anlam taşıyor?..
* İlhan Selçuk / CUMHURİYET


+++++

MHP’nin yeni lideri
MHP’nin ’aksiyon’ kanadını temsil eden eski Bayındırlık Bakanı Koray Aydın, Yüce Divan kararıyla aklandı. Koray Aydın, ’Genel başkan olacak mısınız? ‘sorusunu’ Şimdi değil’diye yanıtladı.
Kendisinin siyaseten net yanıtlamadığı soruya biz cevap verelim:
Koray Aydın Genel Başkan adayı.
Bir adım daha ileri gidelim:
MHP’nin yeni lideri Koray Aydın’dır.
*Talat ATİLLA / GÜNEŞ


+++++

Devlet yaşlanmaz
Kurşun sıkan, kurşun yiyen...
Ömrünü, kahpe pusuların kör karanlığında ay-yıldıza harcadığı için, hayattaki tek evladının ilk adımlarını bile göremeyen bir ağabeyim, “Devlet yaşlanmaz” demişti bana...
“Hep 20 yaşındadır.”
Anlamamıştım ne demek istediğini.

***

“Devlet yaşlanmaz...
Hep 20 yaşındadır.”
Düşüyor nihayet jetonum...

***

“Devlet büyüklerimiz” in 2 bin
127’nci defa alacağı “kararlılık kararı” nı beklerken, arıyorum telefonla o ağabeyimi...
“Hepsi 20 yaşında” diyorum...
“Devlet yaşlanmaz!”
Ağlıyor usul usul...
Boğazı düğümlenmiş çaresizlikten, her zamanki gibi.
“Orhan Veli boşuna dememiş” diyor bana kısaca...
“Neler yapmadık ki
bu vatan için...
Kimimiz nutuk attık.
Kimimiz öldük.”
Yılmaz ÖZDİL / Hürriyet

Yazarın Diğer Yazıları