10 yıldır cevaplanmayan sorular

Ne acayip gündü…

"Lice dağlarında terörist kovalarken, kendisini bir anda bu hukuk garabetinin içine dahil edilmiş bulan" V. Murat Tulga anmasa fark etmeyecektim belki üzerinden 10 yıl geçtiğini… Zira, daha dün gibi;

Cumaydı.

Mahkeme salonu adeta ablukaya alınmıştı.

"Asrın iftirası" diye tanımlanan Balyoz kumpası çerçevesinde, topraktan, "TSK'nın nasıl da darbeci, nasıl da milletine düşman, nasıl da siyaset heveskarı, nasıl da hain(!) ve dahi terörist(!)lerle dolu olduğunu" gösteren bavul, çuval, yeni tarihli gazetelere sarılmış silah, yeni tarihli güncellemeler içeren eski tarihli CD'ler, haritalar vesair fışkırmaya devam ediyor; mahkeme, bunlarla çizilen rotada ilerliyordu.

Bu defa da, Gölcük Donanma Komutanlığı'ndan 9 çuval dolusu "delil niteliğinde belge(!)" ele geçirilmişti.

Avukatlar konuştu…

Sanıklar konuştu…

Vurguladıkları bunların "belge" değil "paçavra" olduğuydu; sahtelikler ortadaydı. Keza, hangi kurmay akıl, memleketin dört bir yanına itinayla, sanki özellikle bulunmalarını istercesine delil saçardı!

***

Mahkeme heyeti uzunca bir süre "kulaktan kulağa" oynadı.

Nihayet söz savcıdaydı:

- 196 sanıktan 163'ünün tutuklanmasına…

Bir uğultu…

İtirazlar…

Kaçar adım "karara giden" mahkeme heyetinin son talimatı manidardı:

- Kolluğun gerekli tedbiri alması…

Ablukanın sebebi hikmeti anlaşılmıştı.

***

Perde arkasında çaylar gitti kahveler geldi, kamuoyunun "uyku/afyon" saati beklendi. Evvelce öngörülen vakit gelince de, peşinen verilmiş, daha duruşmanın başında belli olan karar ilan edildi:

- 134 sanığın tutuklanmasına, 29 sanık hakkında da yakalama kararı çıkarılmasına…

***

Ve Harbiye Marşı:

Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız,

Tufanları gösteren, tarihlerin yâdıyız,

Kanla, irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti,

Cehennemler kudursa, ölmez nigâhbanıyız.

Hatırladıkça, bugün bile hâlâ tüylerimi diken diken eden, gözlerimi yaşartan, akıl almaz ve tarihi anlardı…

Bir milli haysiyet ayaklanmasının sonucu, onurla, gururla kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin "yeni" döneminin ilk sayfası yazılıyordu tanıklığımızda; utançla!

***

O gün tutuklanmasının ardından 32 ayını cezaevinde geçiren, yargılama tiyatrosunun sonunda 16 yıl hapse çarptırılan, üniformasından ve askerlik mesleğinden koparılan Tulga, "O akşam belki 163 asker tutuklandı fakat ülke tüm kurumları ile bir imtihandan geçirildi" diyor, 10. Yıl sonra yazdığı yazıda;

TSK, siyaset, yargı, aydınlar, basın…

Sonuç?

Balyoz'un bir "kumpas" olduğunun "kabul edilmiş" olması sonucu değiştirdi mi?

Balyoz ve devamındaki 15 Temmuz'dan sonra yaratılan iklim, Tulga'nın ifadesiyle "Türk demokrasisinin birilerinin menfaati doğrultusunda yönlendirilmesini" sağladı mı, sağlamadı mı mesela?

16 Nisan referandumu dahil…

***

Sorsanız "FETÖ"yle mücadele tam gaz devam ediyor… Her gün yeni "Flaş… Flaş…" anonslu operasyon haberleri veriliyor… Ve fakat, o alçak yapının Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne kurduğu ve "neye mal olduğu" yeni yeni idrak edilebilen kumpasla ilgili birçok sorunun cevabını verilmiş değil hâlâ…

Hoş soran da kalmadı zaten; bir avuç gazeteci ile, mağdurlardan bir avucu dışında …

İşte o soruları sıralıyor Tulga:

1. Sahte Balyoz belgeleri, CD'ler nasıl ve kimler tarafından oluşturuldu?..

2. Sahte Balyoz bavulu Taraf gazetesine nasıl getirildi? Kim getirdi? 1'inci Ordu Komutanlığından ses kayıtlarını ve belgeleri kim dışarı çıkardı?

3. Gölcük Donanma Komutanlığı'nın göbeğine sahte belgeleri içeren üzerinde oynanmış, eklemeler yapılmış hard diskleri ve diğer sahte belgeleri kim/kimler yerleştirdi? Nasıl yerleştirdi? FETÖ'cü savcılar nasıl haberdar edildiler?

4. FETÖ'cü Mahkeme Başkanı Ömer Diken ve diğer mahkeme üyeleri nasıl ve kimler tarafından Mahkeme Heyetine seçildi? Mahkeme Heyeti bu yönüyle araştırıldı mı? Bununla ilgili bir soruşturma yapıldı mı?

5. Pasif görevlere atanan diğer mahkeme başkanları ve üyeleri nasıl ve kimler tarafından görevden alındı? Bu duruma kimler ön ayak oldu?

6. Bunca sahteliğe rağmen mahkemenin kararlarını onayan Yargıtay üyeleri ile mahkeme heyeti arasındaki ilişki araştırılmış mıdır? Bu üyelerin bu daireye atanmasına kimler ön ayak olmuşlardır?

7. TÜBİTAK nasıl ele geçirildi? Bilim ve tekniğe aykırı olarak bilirkişi raporu hazırlayan bilirkişilere ne oldu?.. Hukuksuz arama yapan, sahte delil yerleştiren, sahte tutanak ve Balyoz Dosyası için belge düzenleyen emniyet güçleri hakkında ne yapıldı?

8. Taraf ve Zaman gazeteleri, Hâkim, savcı, polis, bilirkişi, Samanyolu TV irtibatı, ortaklığı ve işbirliği araştırıldı mı?

9. Davalar süresince şehit olan arkadaşlarımızın hesabını kime soralım?

10. Tüm bu hukuksuzluklara çanak tutan Anayasa ve kanun değişiklikleri kimler tarafından hazırlandı ve kimler buna ön ayak oldular?

11. Tüm bunları kotaran, koordine eden bir üst akıl var mıdır, bu araştırıldı mı?

12. Tüm bunları titizlikle araştıracak savcılar var mıdır? Kendine kumpas kurulan TSK bu konuda ne yapmaktadır? Bu konu üzerinde bir soruşturma talepleri olacak mıdır?

***

Tulga, "O günden beri merak ederim, nasıl oldu böyle bir aymazlık diye? Türk Devleti böyle bir şeye nasıl müsaade etti, anlaşılır gibi değil" diyor yazısının bir yerinde…

Bu sorulara, eveleyip gevelemeden, lafı dolandırmadan, kısa, açık ve net cevaplar verilmeden, kumpasın siyasi ayağı ortaya çıkmadan, Türk Devleti ve milletine karşı işlenen bu suçun bütün siyasi ve hukuki bedelileri, bütün siyasi ve hukuki sorumlularca ödenmeden de "anlaşılır" hale gelemeyecek galiba…

Bugün bile hâlâ birilerinin çıkıp da "kumpas"ı yeniden "var" etmeye çalıştığı ortamda, olur mu acaba?

Yazarın Diğer Yazıları