10 bin IŞİD'li ile tehdit ve güvenli bölge
Türkiye S-400'leri alırsa ABD ile iplerin tamamen kopacağı beklentisi hakimdi. Ama öyle olmadı. S-400 krizi gündemin alt sıralarına indi. Türkiye S-400'lerin ilk parçalarını teslim aldı. ABD de daha önce açıkladığı şekilde Türkiye'nin F-35 projesindeki katılımını bu sefer resmen askıya aldı.
Bu arada başka bir şey oldu. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan S-400'lerin Nisan 2020'de aktive edilebileceğini söyledi. Trump da senatör Lindsey Graham aracılığıyla "eğer Türkiye S-400'leri aktive etmezse CAATSA yaptırımları uygulanmaz" mesajını iletti.
Bu haliyle S-400 ve F-35 krizi şimdilik 9 aylık bir pazarlık sürecine dönüştü. Bu pazarlık sürecinin ana başlıklarından biri Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturulması.
Güvenli bölgeyle ilgili karşılıklı açıklamalar geliyor. Ülkelerin son pozisyonlarını önceki gün ABD'li diplomat Jeffrey ve dün Türk Dışişleri sözcüsü açıkladı.
Buna göre güvenli bölgede bir mutabakat yok. Pazarlık/müzakere devam ediyor.
ABD, PYD/YPG'yi koruma altına alacak bir mekanizma kurmak istiyor. IŞİD'e karşı bizimle savaştılar onları herhangi bir saldırıya karşı koruyacağız diyorlar. Sınır hattında 5-6 km derinliğinde bir ateşkes hattı oluşturmak ve buraya da koalisyon güçleriyle Türkiye'nin sıcak bakabileceği yerel aşiret güçlerinin yerleştirilmesini öneriyor. Türk askerinin sınırı geçmemesini istiyor. İyi niyet gösterisi olarak da YPG'nin elindeki uzun menzilli silahların 20 km güneye kadar çekilebileceğini belirtiyor.
Türkiye ise Fırat'ın doğusunda 32 km derinliğindeki tüm bölgenin kontrolünün Türkiye'de olmasını, buradaki PKK/YPG'lilerin bölgeyi terk etmesi silahlarını teslim etmesini istiyor. ABD ile mutabakata varılmazsa güvenli bölgeyi tek başına oluşturacağını söylüyor.
Türkiye bunu tek başına yapabilir mi? Tartışmalı. Türkiye'nin tek başına harekat yapabilmesi için temel faraziye koalisyon güçlerinin de bölgeyi terk etmesi. Bu gerçekleşir mi? Fırat'ın doğusunu terk etmesi Suriye'yi terk etmesi anlamına gelecek ABD buradaki paylaşım savaşını kaybetmesi anlamına gelecek böyle bir adım atar mı? Yanıtı gerçekten zor sorular.
Öyle demeyin bakın Fırat Kalkanı ve Afrin harekatlarını yaptık burada da yaparız diyenler çıkabilir. Ama unutmayın ki o bölgelerde sahada karşısında sadece terör örgütleri PKK/YPG, IŞİD vardı. ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, İran her ne kadar bu örgütlere destek veriyor veya irtibat içinde olsalar da fiilen karşımızda değildi. Buna rağmen özellikle hava sahasının kapandığı anlarda harekatlarımızın nasıl sekteye uğradığını hatırlıyoruz.
Fırat'ın doğusunda ise farklı bir durum söz konusu. PKK/YPG'nin haricinde ABD, Fransız, İngiliz hatta bazı Arap ülkelerinin askerleri sahada. Evet Türk ordusu harekatı elbette yapabilir ama harekat ortamını hazırlamadan yapılacak bir harekatın sürdürülebilirliği de maliyeti de ağır olur.
ABD diyor ki PYD/YPG'yi korumaya devam edeceğiz. Yani bölgede kalmaya devam edecekler. Bu durumda ABD'nin fiili askeri-istihbarat korumasındaki YPG'nin de bölgeyi terk etmesi beklenmemeli.
32 km.lik güvenli bölgeyi ve buralarda güvenliği (ama IŞİD'le mücadelede) Türkiye'nin sağlayabileceğini bizzat Trump söyledi diyenler de olabilir. Devamında Trump S-400 almamızı da haklı gördü suçlamıyorum dedi de diyebilirsiniz.
Ben de sizlere yönetim biliminde sıkça kullanılan şu felsefi yaklaşımı hatırlatayım.
"Söyledim; duydu anlamına gelmez. Duydu; doğru anladı anlamına gelmez. Anladı; hak verdi anlamına gelmez. Hak verdi; inandı anlamına gelmez. İnandı; uyguladı anlamına gelmez. Uyguladı; sürdürecek anlamına gelmez."
En iyi ihtimalle, ABD henüz duydu aşmasındayken, Trump Türkiye'ye hak verdi aşamasına geldi diyebiliriz. Ama inandı demek için hiçbir emare yok. Trump böyle devam etse de sonu yine Türkiye'yi tatmin etmeyecek gibi.
Çünkü o Trump önceki gün ellerinde (PYD'nin elindekileri kastediyor) 10 bin IŞİD'li olduğunu, Avrupalıların kendi vatandaşları olanları alması gerektiğini, aksi halde hepsini Avrupa'ya gönderebileceklerini söyledi.
Her ne kadar Trump bu akıl almaz tehdidi Avrupa ülkelerine yapmış olsa da asıl mesajın gerekirse tek başımıza güvenli bölge oluşturacağız diyen Türkiye'ye olduğunu düşünüyorum. Bırakılırlarsa Fırat'ın doğusu ve Türkiye'ye yayılacaklardır.
Böylece Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna harekat başlatması halinde karşısında sadece koalisyon ülkeleri, PKK/YPG değil PYD'nin serbest bırakıp Türkiye'ye karşı kullanılacak tutuklu 10 bin IŞİD'li de olacaktır. Türkiye içindekileri de unutmayın.
Görünürde bir müzakere süreci olsa da perde arkasında birbiriyle ilgisiz gibi gözüken derin pazarlık ve tehditlerin döndüğü bir süreç yaşanıyor. Ve Türkiye'nin hareket serbestisi kısıtlı.
Bu arada MGK bildirisiyle Türkiye yeni bir kavramı da ortaya attı; Barış Koridoru.
Bu ayrı bir yazı konusu ama bu kavramın yanlış bir çıkış olduğunu ve süreci aylardır uyardığımız şekliyle PYD bölgesinin kabullenilmesine (hatta şimdi kabullenildiğine) ve PYD ile müzakere sürecine dönüştürebileceğini, ABD-PKK tarafına bir avantaj verebileceğini söyleyip şimdilik bitirelim.