1 Kasım'ı muhalefet partileri getirdi
Eğer muhalefet partileri siyasi açıdan rasyonel hareket etmiş olsalardı, 1 Kasım seçimlerine gidilmezdi. Maalesef muhalefet partileri 7 Haziran'dan sonrasındaki tutumları ile kendi tabanlarını ve seçmeni hayal kırıklığına uğrattı. MHP ve HDP oy kaybı ile bedel ödedi. CHP ise yerinde sayarak bedel ödedi.
CHP ve MHP de taban harekete geçti. HDP ise şaşkın ve ne yapacağını bilmiyor.
CHP, koalisyon görüşmelerinde samimi davrandı. Geçmişte kaldı ve fakat tarihe bir not düşme açısından eğer koalisyondan sonuç alabilseydi:
CHP'nin bir kısım sosyal politikaları hükümette uygulamaya sokulurdu.
Piyasa ve iş çevreleri büyük koalisyon istiyordu. AKP-CHP koalisyonu olsaydı ekonomide istikrar ve güven artardı. İki parti birbirini denetler ve kamu harcamalarında şaibe olmazdı.
Ana muhalefet partisi ve çoğunluk partisinin ortak hükümet kurması, toplumsal huzurun artmasına imkân verirdi.
Sayın Cumhurbaşkanı AKP genel başkanı gibi hareket etmez ve daha tarafsız kalmak zorunda kalırdı.
CHP devlet tecrübesi edinir, sonraki seçimlerde daha bilinçli program yapardı. Parantez içinde söylemek gerekirse, CHP koalisyona girer ve bakanlıklar konusunda hassas davranmasaydı, tersine parti koalisyondan çok büyük zarar görürdü.
Yine CHP de olağanüstü kongre talebi olmazdı. Başarı sorgulaması şimdi olduğu kadar kesinleşmezdi. Parti içi çalkantılar azalırdı.
CHP'nin hataları ne oldu?
CHP, 39 gün görüşme sonrası AKP'nin koalisyon teklif etmediğini, asla koalisyon istemediğini açıkladı. Bunun tercümesi ''özrü kabahatinden büyük'' şeklindedir. Yani 45 günlük zamanın harcanmasında partinin AKP'ye alet edilmesi anlamına gelir. CHP baştan yalnızca koalisyon şartıyla masaya oturacaktı.
Samimi olması siyaset açısından yeterli değil... AKP oylama taktiğini sezemedi. Koalisyon görüşmelerinde yanlış davrandı.
MHP, Türk siyasi tarihinde hata rekoru kırdı.
7 Haziran sonrası, Sayın Bahçeli sanki bilinçli bir şekilde seçimlerin yenilenmesini istedi. Bu istek bir yerde kendine güven olarak yorumlanabilir ve fakat seçimlerin yenilenmesi AKP'ye cesaret verdi.
Meclis Başkanlığı seçiminde, HDP'yi bahane ederek, Meclis'e katılmadı ve AKP adayının kazanmasına imkân sağladı ve böylece 1 Kasım seçimlerinin yolunu açtı.
Kılıçdaroğlu'nun Başbakanlık teklifini bile sert bir şekilde reddetti... Yetmedi, Kılıçdaroğlu'nu suçladı.
Önceleri HDP'ye oy verenlere bile tepki gösterdi, sonra Adana konuşmasında düzeltti.
Parti içinde otokratik davrandı... Tabanda yeri olan adayları tasfiye etmek için aday yapmadı. Taban tepki gösterdi. Oya yansıdı.
HDP'nin en büyük çelişkisi, dolaylı yoldan teröre taviz vermesi veya böyle bir imaj oluşturmasıdır.
PKK'ya hiçbir zaman terör örgütü demedi ve terörü lanetlemedi. Türkiye partisi olduğunu ve hatta bir siyasi parti olduğunu dahi ispat edemedi. Oysa ki millet HDP'nin Türkiye partisi olmasını ve çözümün siyaset içinden çıkmasını istiyordu... O kadar ki, Ahmet Hakan'la röportajında eski MHP milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu, ''MHP'den bile HDP barajı aşsın diye dua edenler oldu'' diyor.
Ayrıca, AKP ile koalisyon kurmayacağını da baştan ilan etti.
Sonuç olarak üç parti de bilerek veya bilmeyerek AKP'ye çalıştı.