Zor oyunu bozar!..
Dünyadaki bütün terör örgütlerinin başarı anahtarı “zor” dur. İmralı’da şimdilik “konuk” olarak ikamet eden bebek katili Öcalan da PKK’nın çeşitli tarihlerdeki kongrelerinde “Güneydoğu’da zor’un önemi” üzerine durmuştu. Cemal Temizöz “Siyasallaşan PKK” adını verdiği muhteşem eserinde örgütün korku saçarak yükselişe geçtiği günlerdeki önemli katliamları örnek olarak göstermişti.
İstihbarat raporlarından mahkeme tutanaklarına geçen belgelerde Öcalan’ın “tavuklarını bile sağ bırakmayın” emri unutulmuş görünüyor. Unutturulmaya çalışıldığı gibi Öcalan AKP hükümeti sayesinde “fenomen” haline getirildi. Örgütün eylemlerini durdurabilmek için hükümet soluğu İmralı’da alıp, Öcalan’dan olayların sona erdirilmesi ricasını yerine getirme karşılığında taviz üzerine taviz veriyor.
AKP’nin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın “zorun oyunu bozacağını” bilmemesi mümkün değil. Ancak Fidan, Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınındaki müsteşar. Yıllardır Erdoğan’ın günü kurtarma politikalarınnı farkında. “Hele bir durdurun, sonrasına bakarız” talimatlarını yerine getirmekten başka elinden bir şey gelmiyor. Örgütün çağrısı üzerine sokakları cehenneme çeviren teröristleri durdurabilmek için en kısa yöntem İmralı’nın talimatı olarak görülüyor. Nitekim Hakan Fidan alelacele İmralı’ya gidip cep telefonu aracılığı ile Öcalan’ın talimatını HDP’nin eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a gece yarısı iletiyor. Oysa ertesi gün HDP heyeti zaten İmralı’da olacaktı. Toplamda 24 saat bile arada fark yok iken panik halinde İmralı’ya gidilmesi Öcalan’ın yıllarca sürdürdüğü “zor” un başarısından başka bir şey değildir.
IŞİD’in Irak ve Suriye’de yaptığı da “zor” un ta kendisidir. Oysa Amerika’nın Irak’ta yaptığının yüzde 10’unu bile henüz gerçekleştiremedi IŞİD. ABD, Irak’a girip, geri çekildiği tarihe kadar bir milyon insanın ölümüne sebep olmuştu. Amerikan askerleri yüzbinlerce Irak’lı kadına tecavüz etmişti. Irak nüfusunun önemli bir bölümü (3 milyon) yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Irak’ın demografik yapısı bir nevi techir ile, Arap, Şii, Kürt bölgesi olarak göçlerle değiştirildi. Nitekim bu 10 yıllık işgal ve ihanetin neticesinde Irak’ta resmen “Arap-Kürt” savaşı başlamış oldu.
ABD ile kolkola girip şiileri ve Arapları topraklarından eden Barzani bu sürede petrol ve kaçakçılık gelirleri ile ciddi bir maddi güç oluşturdu ama bölgeye hakim değil. Dağlardan yerleşik bölgeye, şehre inen Barzani ve peşmergeleri “zor” karşısında çaresiz duruma düştüler. “Zor” un ne olduğunu en iyi onlar bilir. Erbil’e hakim olduğunu sanan Barzani, bir sabah Erbil Kalesinde IŞİD bayrağının dalgalandığını görünce korkudan titremeye başladı.
Kürt adına Türkiye’da ahkam kesenler “Kobani” diye yırtınırken Barzani Kobani’nin adını bile ağzına alamıyor. Çünkü bir gece IŞİD tarafından kellesinin gövdesinden ayrılacağı ihtimalini hesaplıyor. Zor işte... Adı üzerinde... Bir dönem aynı Barzani, Türk Ordusunun korkusundan PKK’ya karşı operasyonlara katılmıyor muydu? Talabani ile beraber Türk Ordusunun astsubayından, teğmeninden yardım dilenmiyor muydu? Şimdi neden PYD ile aynı safta vuruşamadığı anlaşıldı mı?
Dahası, PKK’nın Türkiye’deki unsurları PYD saflarına katılıp neden vuruşamıyor? Artistlik pozlarla sınırdaki tel örgüleri aşıp gidenler bir saat sonra niçin geri dönüyor?... “Sizin devletiniz bize söz verdi!” sözlerini sarf eden PKK sözcüleri şimdi neden Türk Ordusunun Ayn el-Arap’a girmesini istiyor. Yardım talep ediyor. Çünkü zor oyunu bozmuştur. AKP’nin verdiği tavizlerle şımarıp “Lazkiye limanına koridor istiyoruz” ahkamını masa başında kesmek kolay ama arazide gerçekleştirmek zor.
Türk Ordusu PKK’nın zor oyununu 1990-2000 yılları arasında yendi. Dünyannı hiç bir ordusunun başaramadığını arazide gerçekleştirdi. Belki de bu yüzden “tasfiye” edilmeye çalışıldı. Tasfiyenin ortakları “zor” ile karşılaşınca, bir dönem “İyi ki bu ordu ile savaşa girmemişiz” diyenler Mehmetçiğin sırtını sıvazlayarak oyunu bozması için meydanı askere bırakıyor...