Zeynep Abi iz peşinde...
Babaannemin, ikizim olan bacımın ve hatta günün birinde doğarsa ikinci kızımın adıdır Zeynep... Bir bankanın hukuk müşaviri olan bu avukatı Silivri’de tanıdım. Doğrusu ilerleyen yıllarda O’nun Türkiye’nin önde gelen ceza avukatlarının en önde geleceğini tahmin etmiyordum. Lakin; yangından mal kaçırılırcasına karara götürülen son duruşmada harita ve baz istasyonları sinyalleri ile yaptığı sunumda her şeyi ortaya koymasından korkanlar apar topar duruşmayı bitirdiler. Bu sütunlardan yüzlerce Silivri manzaralarının arasında defalarca “Zeynep Abi”yi tanıttım. O sadece masumiyetinden emin olduğu gibi babasının şahsında Türk ordusunun yargılandığının bilinciyle Veli Küçük ve Ergenekon sanıklarını savunmadı. Yıllarca yalnız bırakıldıklarının farkındayken başta sözde Balyoz olmak üzere; Silivri’deki tüm hukuksuzlukların karşısına arslanlar gibi dikildi. Yüreğinde henüz 8 yaşında babasının yanında teröristlerce katledilen kardeşinin acısı, mavi kapaklar toplayarak engelli vatandaşlarımıza akülü araç almaya çalışan dünyalar güzeli kızının sevgisi ile gladyatör demek istemiyorum kelimenin tam anlamı ile Asena yani dişi kurt gibi savaştı... Kimileri halen farkında değil Silivri’nin İstanbul’a 100 km uzak oluşunun... O, evini de kızını da geride bazen annesine, bazen diğer yakınına teslim edip Silivri’de yatıp kalkarak hukukun, adalet arayışlarının bayrağı oldu. Ne sanıkların, ne avukatların hatta Savcı ve hakimlerin okuyamadığı milyonlarca sayfalık dava dosyalarını gözlerini kanatarak inceledi. İkilemleri, sahtekârlıkları, akla uygun olmayan rapor ve ifadeleri irdeledi. Dedim ya sadece babası Veli Paşa’nın değil tüm sanıkların müdafisiydi. Dahası diğer avukatlara teknik direktörlük bile yaptı. Bir nevi milli takım avukatı haline geldi. Yakıştı da Zeynep Abi’ye... Benim değil, Silivri’yi yaşayan hukukçu ve izleyicilerin önümüzdeki yıllardaki baro başkanıdır Zeynep Küçük. Birinin ifadeleriyle babası ve Türk aydınlarının yargılanmasına gönlü razı olamadığı için iz peşine düştü Zeynep Abi...
Danıştay katili Alparslan Aslan’ın “Küçük Salih” isimli kişi tarafından “Cin çıkarma seansları” ile hipnotize edilişini, “Esmaülhüsnayı okursan yüzün görünmeyecek” telkinlerine inanışını, çişini dahi tutamayan bir adamı şeyh olarak kabullenip, “zamanın kutbu” sayışını, yakın arkadaşı Av. Süleyman Esen ile ilişkilerini, yine “merak etme gerekeni yaparız” diyen Av.Kemalettin Gülen’den aldığı malum gazetenin hedef gösterdiği Danıştay yargıçları ile ilgili kupürleri tek tek ele almış. Yap bozun parçalarını birleştirerek “adalet manzarası”nı oluşturmuş. Fakat ne iddia makamı ne de yargı heyeti bütün bu gerçeklere cevap veremiyor. Tıpkı sözde Balyoz gibi kararı 5 Ağustos’a bırakıp en ağır cezaları keserek topu Yargıtay’a atmak istiyor... 5 Ağustos ilginç tarih. 3’ünde Yüksek Askeri Şura toplanacak... Üstelik ramazan... İnsanlarımız oruçlu. Bir kısmı tatilde, sıcak had safhada... Diğer taraftan İmralı ile müzakereler sürüyor... Suriye’de sınıfta kaldı hükümet... Başlı başına “bir Amerikan planı olan Ergenekon yalanı” için proje sahiplerinin elinin güçlenmesi lazım. Bir taraftan Türk ordusunda tasfiyenin mesafe alması öte yanda açılım striptizinde örgütün tatmin olması gerek. Bütün bunlar ABD’nin terazisinde denge edilmeli yani... Zeynep oyunu tek başına bozamıyor... Yandaşı-candaşı-merkezini anladık da diğerleri de çıkarmıyor ekrana... Ne de olsa hipnoz seansından uyandıracak milleti... İyi ki İstanbul ve Ankara Barosu var. Ve de Baroların başkanı Metin Feyzioğlu... Zeynep’e sahip çıkacaklarından zerre kadar şüphem yok. Salonlarını, imkânlarını seferber edip adaletsizliği tüm Türkiye’ye yansıtacaklar.
İzin peşini bırakma be abi...
Not: Uzun bir bekleyişten sonra efsanelerin efsanesi Engin Alan Paşa ile Sincan’da baş başa görüştüm. Detayları, Alan’ın isyanlarını bu sütundan paylaşmak üzere ülkü ile kalın...