Zehir zemberek bildiriler
Tesadüflere inanmam.. Bu sütunlardan defalarca özel seçilen tarihleri yazdım. 16 Kasım’da öyle idi. Atatürk’ün Diyarbakır ziyaretinin yıl dönümünde Onun kurduğu cumhuriyeti ortadan kaldırmayı kafaya koymuşların ittifakı ile gösteriler yapıldı. Üstelik bütün bunlara ön ayak olan bu ülkenin başbakanı.. Diyarbakır’daki tablo Türk Milletinin bam teline basılmasına da vesile oldu. Yurdun dört bir yanında “vatan eylemleri” düzenleniyor. Her gün gönüllü kuruluşlarımız ardı ardına zehir zemberek bildiriler yayınlayarak imzaya açıyorlar. Hepsinin altına tereddütsüz imza atılır. Dün Şehit Aileleri Federasyonu’ndan bir bildiri geldi. Genel Başkan Hamit Köse bildiriyi hazırlarken tansiyonu yükselip hastanelik oldu. Başbakan Erdoğan’a aşağıdaki soruları yönelten şehit aileleri bildirisine bakalım cevap verilecek mi?
“Türkiye’nin başkenti dururken peşmerge bozuntusu bir adamı Diyarbakır’da ağırlamak neyin nesi?
Türkiye de ilk defa bir başbakan “Kürdistan” diyor;
“Dağlarda terörist, cezaevlerinde tutuklu kalmayacak” demekle Kardeşlik veya Barış Projesi altında genel aftan bahsediyor;
Başbakan Suriye’de, Filistin’de ölen insanlara “Müslüman kanı akıyor” diye ekibi ile gözyaşı döküyor ama kendi ülkesinde namusuna, şerefine, hasiyetine elleri kınalanarak teslim edilen askerlerine, güvenlik güçlerine bırakın ağlamayı, üzülmek yerine şehit eden katilleri tebrik edip, onlarla kucaklaşıp, pazarlık yapmakla meşgul.
Sayın Başbakan sizlerin İslami ve insani anlayışınız bu mudur?
Kucaklaştığınız Barzani denen katil de Amerika ile bir olup kendi ülkesinde bir milyona yakın insanı katletmedi mi? Bir o kadar da kadınların ve kızların ırzına geçilip mağdur olmasına sebep olmadı mı? Kucaklaştığın yardım beklediğin Barzani ülkesine ihanet eden bir kişidir. Biz de bir söz vardır. Arkadaşını söyle bana, kim olduğunu söyleyeyim sana.
Sayın Başbakan; Kuzey Irak daki teröristleri istediğin zaman Talabani sana ne cevap vermişti. “Türkiye’ye verilecek bir kedim bile yok” demedi mi. Teröristler içinse “gücün yetiyorsa gel al” demişti. Bu sözleri ne çabuk unuttunuz. Gereğinin yapılabilmesi için siz unuttuysanız biz hatırlatalım Sayın Başbakan.
Sayın Başbakan; Diyarbakır’da Ahmet Kaya’ya, Şivan Perver’e yaptığınız methiyeleri üzüntü ve hayretler içinde dinledik. Sanatçı kimliklerinin ardında ihanetten başka ne yapmışlardır. Bunların ihanetini değil de masum yüzlerini halka anlatmaya utanmıyor musunuz? Hainlere yaptığınız methiyelerden ağlama ekibiniz çok etkilendi. Başta Emine Hanım ve tabii ki Bakanınız Bülent Bey... Acaba hangi şehit geldiğinde ağıt yaktınız. Hangi şehidin evini ziyaret ettiniz, hangi yetimin başını okşadınız.
PKK’nın isteklerine boyun eğip; andımızı kaldırdınız, kamu kurum ve kuruluşlarından T.C.’yi sildirdiniz. Yerleşim yerlerinin isimleri değiştirdiniz ve değiştirmeye de devam ediyorsunuz. Bu istekler Türk halkı değil Türk düşmanlarınındır.
Halkın karşısına çıkıp 5- 6 aydır şehit gelmiyor, analar ağlamıyor edebiyatı yapıp halka yalan söylüyorsunuz. Terör örgütüne ne tavizler verdiniz. İstediklerinden fazlasını almadılar mı? Siz ne kadar kardeşlik deseniz de o bölgeyi tamamen onlara terk ettiniz, güvenlik güçlerini bölgede etkisiz hale getirdiniz. Bölgedeki kömür ocaklarında çalışan iş makineleri yakılmadı mı? Güvenlik güçlerine ve karakollara saldırı yapılıp taciz ateşi açılmıyor mu? Bunları da mı inkar edeceksiniz Sayın Başbakan. Oturduğunuz koltukların hakkını artık vermelisiniz.
Milleti ilgilendiren işleri milletten saklama çabanızı anlamış değiliz.
Hep teröristlerin, azınlıkların değil biraz da temsil ettiğiniz Türk halkının, Türk milletinin Başbakanı olunuz.
Ne mutlu Türk’üm diyene...”