Zam değil, düzeltme

Yüksek enflasyon dönemlerinde, işçi ve memuru hayat pahalılığı tahribatından korumak ve sosyal problemleri önlemek için çalışanların ücret ve maaşları enflasyona göre düzeltilir.

Genellikle uygulama; Ücret endekslemesi veya Eşel mobil sistemi yöntemi ile olur. Maaş ve ücretler ya tamamıyla veya önceden belli oranda bir artış yapılıp sonradan fark verilerek, fiyat artışlarıyla doğru orantılı artırılır.

Bizde yüksek enflasyon, çeşitli entrikalarla çalışanların aleyhine kullanılıyor.

1.Hükümet zam yaptık diyor, medya da aynı ağızla işçi ve memura şu kadar zam diye yazıyor. Gerçekte ise bu artışlar zam değil, satın alma gücünü korumak için ücret ve maaşlarda yapılan düzeltmedir. Eğer bu düzeltme üstünde bir artış olursa, o zaman buna zam denilebilir.

Özellikle hükümet zam sözünü kullanarak, zımnen çalışanları kayırdığını söylemek istiyor. Yani popülizm yapıyor.

Sendikaların uyanık olup, işçi ve memurun sırtından popülizm yapılmasına engel olmaları gerekir. Ne var ki Türkiye’de sendika kalmadı. Siyasi iktidarın sendikasızlaşma politikası gerçekleşti. 2000 yılı öncesi işçilerde sendikalı oranı yüzde 70 iken, şimdi yüzde 14,5’a geriledi. Kamuda çalışanlar ise toplu sözleşme masasına, 3,7 milyon memuru temsilen, 1 milyon üyesi olan tek bir sendika, Memur-Sen oturuyor.

Aslında yüksek enflasyon, ücret ve maaşlarda serap etkisi yapar. Bu nedenle satın alma gücünü gösteren reel maaş ve ücretleri konuşmak gerekir. Faizlerde de aynı şekilde; reel faiz konuşmak gerekir.

2.Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan; "Ocak 2024'te yüzde 40-45'e yakın bir zam artışı olacak tüm kamu görevlilerimize" dedi.

Bakan bunu söylerken 2023 yılının son altı ayında, ortaya çıkan yüzde 24,45 enflasyon farkını maaşlara ilave ediyor ve yüzde 15 maaş artışlarını bunun üstünden hesap ediyor. (124,45 X 1,15 = 143,12)

Memurun 2023’ten kalan enflasyon farkı alacağını, zam gibi hesaplıyor. Medya da aynı hataya düştü.

3.Bazı medyada; Hükümet son teklifinde 2024 için yüzde 15 artı yüzde 10 toplam yüzde 25 zam teklif etti diye yazdı. Gerçekte ise teklif; 115 (6 ay) + 126,5 (6 ay) olunca, ortalama aylık artış yüzde 25 değil, yüzde 20,75’tir.

4.Her zaman söylüyorum… TÜFE verileri çalışanın maruz kaldığı enflasyonu göstermiyor. Zira TÜFE sepetinde yer alan harcama ağırlıkları zengin ve fakirin harcama sepetlerinin ortalamasıdır. Düşük gelir grupları harcama sepeti içinde fiyatı TÜFE’nin üstünde artan gıdanın ve konutun payı daha yüksektir. Bunun içindir ki, maaş ve ücretlerin TÜFE’ye göre düzeltilmesi, çalışanların cebinden götürüyor.

Bu haksızlıkların önlenmesi için; çalışanlar için “çalışanlar geçinme endeksi” hazırlanmalıdır.

Çalışanlar için aile anketi yapılmalı ve bu ankete göre bir harcama sepeti oluşturulmalıdır. Bu sepette gıda ve konut gibi fiyatı daha çok artan harcama ağırlıkları bulunmalıdır.

Bu endeksin TÜİK tarafından hazırlanması, TÜİK’e olan güven kaybı nedeni ile yine sonuç vermeyebilir. Bu nedenle, İstanbul sanayi odası gibi objektif ve saygınlığı olan kurumlar; siyasi amacı olmayan sivil toplum kuruluşları ve tarafsız bilimsel kurumlarda müşahit olarak yer almalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları