Zafer mi, vallahi biz kazanmadık!

Ermeniler, lobisi, diasporası, toplumu dört koldan bir iftiranın 100’ncü yılını “zafer” e dönüştürmek için yıllardır plan, program yapıyor:
Kitaplar, filmler, şarkılar, türküler, diplomatik çabalar, gösteriler...
Biz ise -insan bazen gerçekten hayret ediyor- dişimizle, tırnağımızla, kanımızla, yok canımızda kazandığımız, anamızın ak sütü gibi ak ve helal “zafer”in 100’ncü yılında neredeyse reddi miras yapacağız:
-Teveccühünüz efendim, biz ne yaptık ki!
* * *
Günlerdir okudunuz yazılanları, izlediniz-dinlediniz konuşulanları, “Atatürksüzleştirme” hadi yıllardır yedikleri nane, ek olarak bir de “savaşmadık seviştik” edebiyatı çıktı başımıza;
Düşmanla el ele, göz göze, diz dize hani sırf çiçek bulamadığımızdan mecburen kurşunlaştık yoksa birbirimize kırmızı karanfiller atacaktık!
Evet “Türk askeri” savaşın hukukuna ve ahlakına aykırı bir tutum içinde olmamış, “hiçbir insanlık suçu” na imza atmamıştır da, ne 15’liler, ne 57. Alay, ne diğer eğitimli subaylar, ne de gönüllüler, İngiliz’lerle boğazda gün doğumu/gün batımı izleme fantezisinin peşine düşerek gelmediler herhalde memleketin bir ucundan -ki memleketin o günkü sınırları malum- Çanakkale’ye!
Neredeyse, “ay valla biz bir şey yapmadık, İngilizler de herhalde evlerini özlediler, hasretlik zor tabii, ondan gerisin geri, döndüler” diyeceğiz;
Savaştık biz savaştık!
Çanakkale sırtlarında bastığın her karıştan fışkıran kemikler var ya yarı aç yarı tok, yamalı potinlerle savaşan evlatlarının bu milletinin!
Bir ülke düşünün ki, işgale uğrasın, efsanevi bir vatan savunması yapsın, düşmana geçit vermesin ve sonra da bundan adeta utansın! Yüzyılın bütün dünyada “şok” etkisi yaratan zaferini sıradanlaştırsın, “zafer mi, vallahi biz kazanmadık, isterseniz size verelim” tonunda itibarsızlaştırsın!
Mütareke İstanbul’unda, “kimliksizlikleriyle” işgalci İngilizleri bile tiksindiren o sömürgenler(!)den ne farkımız kaldı?

Fark...
Mustafa Kemal, Çanakkale’de ölümü gözü almıştı, şimdiki iktidar sahipleri yuhlanmayı göze alamadı!

Adan: Darbe demedim
MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan’ın Silivri sürecine dönük değerlendirmelerini de kapsayan röportajı, MHP Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin, Adan’ın bu röportajdaki ifadeleri sorulduğundaki “doğru söylemiş” onayı ve eşzamanlı olarak İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın aday adayı olmayacağı haberi bir araya gelince, senaryo senaryoyu kovaladı. Algıcı troller düğmeye bastı ve derhal bir psikolojik operasyon başlatıldı:
-MHP “kumpasçılar” ın kumpasında!
Berrak bir suya düşen sinek etkisi malum;
Mide bulandırır.
Şifa olmasa da, belki oluşan sancıyı dindirir umuduyla “anladığım haliyle” mevzuyu izaha çalıştım dün. Polemiği başlatan röportajı veren Adan aradı. “Teşekkür ederim” dedi.
Ondan bir “açıklama” beklendiğini bildiğim için aktarayım söylediklerini:
“Ben kimseye darbeci de demedim. Ergenekon veya Balyoz’un darbe olduğunu da söylemedim. Ben o dönemde MHP’yle ilgili olarak ortaya çıkan bazı konuşmalar, girişimler vardı onları işaret ettim...”
Elçiye zeval olmaz deyip, 7 Haziran gibi hayati bir tarih öncesinde, memlekette ifşa edilecek bunca hırsızlık, yolsuzluk, ihanet varken milletin “son kale” saydığı kurumların tartışılması hastalığının son bulmasını diliyorum...

Yazarın Diğer Yazıları