Yumruk kaymakama değil devlete
Türkiye ne garip ülke değil mi? Kapısında cehennem zebanisi gibi felaketler sıra sıra dizilmişken, kel alâka konularla herkesin kafası meşgul. O kadar olaylar birbirine girmiş ki hangisi sahte hangisi gerçek anlamak zor. Ama ben Ankara’daki gelişmelerin çoğunun, tuzak ve önceden planlanan olaylar olduğuna inanıyorum.
Mesela ekonomi alarm çanları çalarken iktidar, muhalefet koro halinde aynı türküyü farklı seslerden söylüyor. Uludere kaçakçılık olayından tutun da aklınıza gelebilecek memur ve emekliye esirgenen veya geciktirilen zamlara kadar. Bu arada sanki demokratik ortamda siyasi bir kavga varmış gibi tarikatlar arası çekişme ve tartışmalar sahneye atılıyor. Belki var belki yok. Bence önemli olan devlet ve ülke elden gidiyor farkında değilmişiz gibi.
Devletin elden gittiğinin en güzel kanıtı Uludere Kaymakamı Naif Yavuz’un dövülmesi. Orada dayak yiyen şahıs değil, devleti temsil eden kaymakamdı, devletti. Kaymakamı devlete duydukları kızgınlık için dövdüler. Dövenler kim? Çocukları PKK fanilası giyen, cenazeleri üzerine PKK bayrağı örtülen kaçakçılar. Dünyanın hangi ülkesinde kaçakçıları devlet güvenlik kuvvetleri sınırda çiçekle karşılar? Bölge ise PKK’nın cirit attığı bir bölge.
Eğer bu vurulan grup kaçakçı değilse belli ki birileri bu tuzağı bilerek gayet ustaca hazırladı. PKK’nın grup halinde geçiş yaptığını sanan asker de vurdu. Ne yapacaktı yani teslim ol uyarısı dışında. Hoş o da yapılmış ya. Diyelim ki bunlar PKK’lı değildi bir kere PKK bölgesinde PKK’nın izni olmadan bu kadar kalabalık bir kaçakçı grubu hareket edebilir mi? Belli ki ortada bir tezgâh var. Bu tezgâha askeri istihbaratı veren de dâhil. Ama bu istihbaratı sorgulayacak komuta kademesi ise Hasdal’da.
Mesela ben ABD’de Meksika sınırında polisin elinde buket çiçekle kaçakçıları veya kaçak göçmenleri karşıladığını hiç duymadım. Bu olaydan sonra iktidar, muhalefet siyasetçilerin tutumu da ayrı tuluat. Vurulan kaçakçılara tazminat ödeyen devlet dünyada ilk biz olacağız herhalde. İşin acı tarafı teröristler tarafından vurulan askerlere ve ailelerine tazminat ödemeyen AKP iktidarı, yasa dışı eylemdeki kişileri ödüllendiriyor. Muhalefet de oy bezirgânlığı nedeniyle az verdin daha fazla ver diye tepiniyor.
İşte bunlarla, bunların beğenmediği Mustafa Kemal dönemi arasındaki fark da burada. Kubilay gibi bir yedek subayın öldürülmesi Menemen’de nelere neden olmuştu. Bir devlet görevlisinin başına gelenler yüzünden devlet neler yapmış görevlisine bu işi yapanlara. İşte aradaki fark. Şimdi bana beylik laflar edeceksiniz, devlet halkın hizmetinde gibi. Güçsüz ve otoritesi olmayan devlet halkına hizmet edemez. Devlet otoritesi ve adaleti olacak ki vatandaşına hizmet etsin. Bunların her ikisi de bizde yeterince yok ne yazık ki. Biri çıksın da bana bunu açıklasın bakayım.
Evet, Uludere’de sınırda kaçakçılık yapan kişiler vurulmuş. İyi de kimin suçu? Bu yüzden kendilerine başsağlığına gelen bir kaymakama el kaldıranlar devlete el kaldırmıştır. Ama bu ampul döneminde başka şey beklemek de abes.
Gelelim esas konumuza. Esas konumuz, ekonomik kasırga. Merkez Bankası’nın piyasaya sürekli para pompalamasına karşılık Türk Lirası değer kaybetmeye devam ediyor. Piyasaya para sürdüğü gün, dolar düşüyor ama ertesi sabah borsa açıldığında gene tırmanmış durumda.
Elektriğe, gaza ve aklınıza gelen her şeye zam yapılırken, enflasyon çift hanelere yeniden yerleşirken, emekli ve memur hâlâ sessiz. Yunanistan ve Avrupa ülkelerinde durum ne kadar farklı. Kötü ekonomi Başbakanın yandaşlarını da vurdu. Başbakanın para almadan Çalık Grubu’na verdiği Sabah ve atv de yeniden satışa çıkarılacak. Adamlar beş kuruş vermeden hiçbir krediyi kullanmadan yıllarca bu iki borazan medya kurumunu kullandı. Ama borazanlık bu gruba ne tiraj ne de rating kazandırdı. Bakın atv’de dizi üstüne dizi yayından çıkarılıyor.
Evet, sevgili okurum Türkiye gerçek sorunu olan ekonomiyi ve adaletsizlikten sarsılmış devlet otoritesini tartışıyor.