Yüksek öğretim ideoloji ve popülizme alet edildi
Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için, maddi sermaye yanında insan sermayesi maddi sermaye kadar önemlidir. Almanya, İkinci Dünya Savaşı''ndan sonra elinde vasıflı eleman olduğu için hızla kalkındı.
Türkiye''de, AKP öncesi ve AKP döneminde Üniversiteler popülizmin birer aracı olarak kullanıldı. AKP iktidarı bir adım ileri giderek, Üniversiteleri de devlet gibi parti Üniversitesi yaptı ve ideolojik tuzağa düşürdü.
Yüksek öğretim yalnızca dersleri ezberlemek değildir. Öğretim üyesi ve öğrencilerin bir arada olayları ve konuları tartışmaları, öğrencilerin bilgi yanında analiz ve sentez yeteneği kazanmaları gerekir. Türkiye''de ise öteden beri örgün eğitimin eğitim içindeki payı düşüktür.
Ön lisans ve lisans eğitimi öğrenci sayısı 7 829 148''dir. Bunların yüzde 36,8''i örgün eğitimde, yüzde 56,9''u ise açık öğretimdedir.
2021-2022 yılı ön lisansta kayıtlı öğrenci sayısı 3 250 101''dir. Bunların;
*Yüzde 24,3'' ü örgün eğitim,
*Yüzde 69,3''ü açık öğretim,
*Yüzde 5,5''i ikinci eğitim,
*Yüzde 0,9''u uzaktan eğitimdir.
Lisansta öğrenci sayısı 4 579 047''dir. Bunların,
*Yüzde 45,7''si örgün eğitim,
*Yüzde 48,1''i açık öğretim,
*Yüzde 5,5''i ikinci öğretim,
*Yüzde 0,7''si uzaktan eğitimdir.
Açık öğretimde mezuniyet oranı çok düşüktür. 2017/2018 ders yılında yüzde 6''dır. 2013-2018 ortalaması yüzde 7''dir. (Doç. Dr. Ertuğ Can https://orcıd.org/0000-0002-0885-9042)
1995 seçimlerinden önceydi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Nafi Oruç, rahmetli Ecevit''i Baltalimanı''nda yemeğe davet etmişti. Rektör Bülent Berkerda idi. Ben de İktisat Fakültesi Dekanı idim. Daha önce İstanbul Ticaret Odası adına, Marmara Üniversitesi Rektörü Ömer Faruk Batırel ve ben bir araştırma grubu kurarak, ''''Açık öğrenimde etkinlik'''' konulu bir araştırma yapmıştık. Basında yer alan bu araştırmayı, Ecevit anlatmamı istedi... Ben de "Açık öğretime kaydolan her 100 kişiden yalnızca 6 veya 7 kişisi işi sonuna kadar götürüyor ve mezun oluyor. Mezuniyet oranı düşüktür. Açık öğretimde kaynak kaybı var. Açık öğretim, örgün öğretimin yerini tutmuyor. Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi, açık öğretimle ancak yetişkinler için bilgi ve beceri artırma eğitimi yapılmalıdır" diye anlattım. Her şey bitti, Ecevit: ''''Biz, açık öğretimi benimsiyoruz. Üniversite önünde birikim tansiyonunu düşürüyor'''' dedi.
1.)Yüksek öğretimde reform yapılmalı, açık öğretim kaldırılmalıdır.
Türkiye''de 208 Üniversite var. Bunların 79''u vakıf Üniversitesidir. Ön lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin yüzde 92,3''ü devlet, yüzde 7,7''si vakıf Üniversitelerine kayıtlıdır.
Bazıları hariç derslerin çoğu, dışarıdan gelenlere ders başı ücret şeklinde yapılıyor. Kadrolu öğretim üyelerine düşük maaş veriliyor. Öğretim üyeleri veya yardımcılarına memur işleri yaptırılıyor. Bu Üniversitelerin birçoğu araştırma görevlisi alıp yetiştirmiyor. Hazır öğretim üyesi almayı tercih ediyorlar. Yetmedi, bu Üniversitelerin çoğunda araştırma ve laboratuvar imkanları yetersizdir. Birkaçı hariç, Ar-Ge için yeterli kaynak ayrılmıyor. Yine Kampüs anlayışı yoktur. Apartmanlarda Üniversite kuruluyor.
2.)Yüksek öğrenimde reform yapılarak, kampüsü olmayan vakıf Üniversitelerini devletleştirmek gerekir.
Türkiye''de planlamanın kaldırılması ile birlikte eğitimde iş gücü planlaması rafa kaldırıldı. Daha kolay ve daha ucuz olduğu için İktisat ve İşletme fakülteleri ihtiyaçtan fazla arttı. Bu nedenle eğitimli olanlarda ve özellikle yükseköğrenimde, bazı dallarda arz fazlası var... Tıp gibi bazı dallarda ise arz eksiği var. Söz gelimi 2017 Üniversitelere yerleştirme programında İktisat ve İşletme dallarında 15.865 boş kontenjan kalmıştır.
3.)Yapılması gereken, iş gücü planlaması yaparak, yükseköğrenimde fakülteleri ve öğrenci sayısını geleceğin ihtiyacına göre planlamaktır.
AKP iktidarında Üniversiteler tamamıyla Cumhurbaşkanının siyasi ve ideolojik tercihlerine ve AKP misyonuna göre şekillendi. Üniversite yöneticileri karar vermekten çekiniyorlar.
4.Üniveristelere idari ve bilimsel özerklik verilmelidir.