Yörüklerin kabaran ayranı ve “sahiller”de pimi çekilmiş bomb
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını, Türkiye Cumhuriyeti yönetimine egemen haldeki “terörle barışı ayırt edemeyen kafa”dan korumayı gerektiren günlerden geçtiğimiz için yazmayacağım okurumuzun adını;
Mazallah “barışsever güruh” taşlar, kundaklar filan evini barkını, ekmek kapısını!
Vebal altında kalırız.
***
Birkaç gün önce aradı. Sitemkardı, isyankardı, anlattı, bağırdı, bizi “bunları da yazmaya” çağırdı!
En abartısız tanımlama ile “pimi çekilmiş bir bomba”ydı!
Dolayısıyla o ve onun durumundaki sayısız insan, aile “patlamadan” yazmalı bunları:
***
Manisalı’ymış...
Dededen, babadan bu yana, 50 yıldır akaryakıt sektöründelermiş...
Hiç dolandırmadan, bodoslama girdi konuya:
“Her şeyi yazıyorsunuz da devletin 1.79’a mal ettiği benzini 5 liradan sattırmasını niye yazmıyorsunuz?”
Ben “Aslındaa... Sık sık ‘Motorin satışı düştü... Dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz’ türü haberler yapıyor arkadaşlarımız” demeye çalışırken, o nefes almadan devam etti:
“5 bin 172 litre benzin bize çıplak 9.293 liraya geliyor...
Üstüne 11 bin 31 lira ÖTV koyuyorlar...
3.660 lira KDV koyuyorlar...
24 bin liraya çıkıyor...
Devletin kendisine 1.79’a gelen benzini vatandaşa 5 liraya sattırmaya hakkı yok!
Son 5 yıldaki gibi rezil bir sistem görmedim ben. Günlük satışım 15-20 tonlardan 5 tona düştü.
Neden?
Vergi veriyorum diye! Fatura ödüyorum diye! Yasalara uyuyorum diye!
Ben bunları yaparken, birileri de doğudan getirdikleri kaçak akaryakıtı bedavaya satıyor diye!
Nereye gidiyor bu kaçak paraları?
PKK’ya! Ben artık vergi vermekten, fatura ödemekten, bankalara yamanmaktan bıktım!
Dayanamıyorum artık!
Araba sat, ev sat, tarla sat, dükkan sat, tanker sat; sat, sat nereye kadar!
Ben Yörükoğlu Yörüğüm! Kimseye Türklüğümü ispat etmeme gerek yok. Bu vatan için de millet için de her türlü fedakarlığı yaptım, yaparım. Ama dışarıdan gelenlerin bizi soymasına müsaade etmeyin! Emeğimizin sömürülmesine izin vermeyin!
Bu Türklükle Kürtlükle ilgili değil. Galatasaray’ın sahada 11 oyuncusu var, 6’sı yabancı ama hepsi aynı formayı giyiyor. Hepsi “karşı takıma” gol atmaya çalışıyor. Aynı hedef için birlikte mücadele ediyor.
Ama bu durum öyle değil ki;
Söyleyin ne üretiyor bunlar bu ülke için? Ne veriyorlar bu toprağa!
Bu ülkeden çalıyorlar. Benim ailemin hakkını, alın terimi çalıyorlar!”
***
Bu feryadın sahibi “ırkçı” mı şimdi?
“Kürt” oldukları için mi bu denli tepkili “doğudan gelenler”e?
Yoksa ekmek teknesini sabote ettikleri, aile hayatını, ekonomik durumunu, ruh sağlığını, huzurunu bozduklarına inandığı için mi?
Geçenlerde Bursa yolunda mola verdiğimiz bir kahvaltı salonunun sahibinden de dinledik benzer şikayetleri. Yöre halkı 10 yıl önce oturduğu apartmandan daire, evinin yanından bahçe satmıştı Doğu ve Güneydoğu’dan göç eden Kürt kökenli vatandaşlara. Bu insanların “Kürtlüğü” kimseyi rahatsız etmemişti ki kendi elleriyle mahallelerine, sokaklarına, apartmanlarına buyur etmişlerdi. Aynı insanların şimdi üç günde bir kazma kürek birbirine girmelerine nasıl “Türk-Kürt çatışması” diyebiliriz ki!
Başka bir şey bu!
Evet, dün Melih Aşık’ın da köşesinde aktardığı türden, toplumu “Vayyy sen nasıl ‘Türk kahvesi’ istersin ırkçılık yapmaya utanmıyor musun” diye kavgaya tutuşturan bir öfke, yazık ki -hatta- nefretin kabartıldığı inkar edilemez... Ama bu “nefret”in nerede kök saldığına iyi bakmalı;
Ege-Akdeniz sahillerindeki işletme sahiplerine bir dokunun mesela, bakalım bin “ah”ın kaçı “Kürt kimliği”yle alakalı, kaçının nedeni;
“Kaçak içki”, “kaçak işçi” vs...
Hepimizin korktuğu o “çatışma”nın, “ayrışma”nın fitili, büyük siyasi iddiaları olan grupların değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırları içinde barınamaz hale geldiğini düşünen sıradan insanların ellerinde.
Türklerin idealize edilmiş bir davaya ihtiyacı yok artık, Anadolu’nun herhangi bir yerinde, herhangi biri, bir bakkal, bir tamirci, bir benzinci, bir garson, politik kimliği olmayan ekmek kavgasındaki öylesine biri;
işte öyle biri “yaşamak” gibi en temel hakkını “savunmak” için “davranırsa” kim ödeyecek vebalini!
“Kandan beslenmeyi” bilmem de o gün gelirse “kanda boğulmayı” ilk tecrübe edecek olanlar iktidar sahipleri! Dolayısıyla bu milleti, bu devleti düşünmediklerini anladık da kendi akıbetleri için ayaklarını denk alsalar bari...
Kandil’in yerini mi karıştırdın
Bütün bu pazarlıkların nihai hedefinin “Üç tarafı denizlerle çevrili Büyük Kürdistan süreci”ni “zafer” le taçlandırmak(!) olduğunu belgeleyen haberlerimizden panikleyen “çarpık kafa”dan söz etmiştim size.
Nasırını asıl acıtan, “bam teli”ne asıl dokunan “ayrıntı”yı binlerce vuruş arasında kaybolup gitmesin diye bugüne sakladım.
“Anayasadaki vatandaşlığın Türklüğünü sorun eden Türkçüler” olarak “aynı zamanda Türkiye’ye terör ihraç eden Suriye’nin yandaşlığını savunuyor”muşuz...
Tez zamanda bir Orta Doğu haritası hediye etmeyi düşünüyorum kendisine.
Bir daha böyle büyük bir ayıp, tutarsızlık, kabahat yakalamış gibi “buldummmm, buldummmm” diye yazı döşenmeden önce bakmayı akıl eder belki;
Kandil nerede?
Suriye, Türkiye terör ihraç ediyor da, Kandil-Erbil-Şırnak-Hakkari ekseninde “lale” ticareti mi yapılıyor acaba!
Hem sormazlar mı adama;
Suriye’deki isyancıları silahlandıran, kışkırtan kimdi?
Kim kime “terör ihraç” ediyor şu anda!
Hoş kendi devletine karşı ayaklanan PKK’ya “terörist” demeyen kalkıp da Suriye devletine başkaldırana der mi; silahlı, bombalı katilleri “muhalif” ilan ediverdi!
Onu da geçtim:
Mevzubahis “terörist himayesi” yse, Irak’ın “terör suçlusu” Haşimi’ye yataklık edenler kimler acaba?
Haşimi’ye ev, araba, koruma tahsis eden de “Türkçülerin desteklediği Esad”mıydı? Yoksa “PKK’cıların desteklediği” AKP mi?