Yönetme ya da gütme
Birileri, ciddi ciddi Türkiye’de normal ve doğal olarak herhangi bir olayın meydana gelebileceğine inanmıyor. Meydana gelen her olayın arkasında bir “bit yeniği” ya da komplo aramak gelenek haline geldi. Bu inancın oluşmasında devleti idare edenlerin sorumlulukları sanılandan da fazladır. Devlet yetkilileri sık sık bir devlet var, bir de derin devlet, bir iktidar var, bir de bu iktidar üzerinde vesayeti olan güç odakları var, diyor. Her başarısızlığı, derin bir nedene bağlayarak açıklamak sonuç itibarıyla toplumu da etkiliyor.
Bu söylemlerden etkilenen sade vatandaş da meydana gelen olayları görünen yüzüyle değil de görünmeyen yanlarıyla anlamaya çalışıyor. Olayları kurgu, komplo, entrika ya da görünmez güçlerin marifetiyle açıklamak böyle bir algının ürünüdür. Bu nedenle insanlar Türkiye’de “resmi devlet” yetkilileri ne diyorsa tersinin doğru olduğuna inanır haldedirler.
Sınavlarla ilgili olarak komplo ya da tezgâh demeyelim. Ama şu soruların cevaplarını da talep edelim: Daha bundan birkaç ay evvel bir KPSS kopya skandalı patlak vermedi mi? Konu mahkemeye intikal ettikten sonra mahkeme yapılanın kopya olduğuna karar vermedi mi? Bu nedenden dolayı sınav iptal edilmedi mi? Polis kolejlerinin benzer yöntemlerle, belirli kişilerle doldurulduğu iddiası ortaya atılmadı mı? Bütün bu şaibe ve söylemler üzerine ÖSYM Başkanı görevinden ayrılmadı mı? Yerine yeni ÖSYM Başkanı gelmedi mi?
Bütün bunların cevabı “evet” değil mi?
Yaşanan bu skandalların ardından YGS yapıldı. Bu sınav yeni ÖSYM Başkanının yönetiminde gerçekleştirildi. Milyonlarca genci ilgilendiren YGS imtihanı ile ilgili olarak bu defa “şifreli” kopya sistemi ile kopya çekildiği iddiası ortaya atıldı.
Tatmin olan olana!
Henüz iptal edilen KPSS’nin etkisi kaybolmadan, bu kez de YGS skandalı zuhur ediverdi. İşin ilginç yanı da YGS skandalıyla ilgili olarak yetkililerin takındığı tavırdır. Önce ÖSYM Başkanı büyük bir iddia ile “şifreleme yok” dedi.Yandaş basın da “şifreli kopya” olayının “palavra” yani “fasa fiso” olduğunu söyledi. Ardından Cumhurbaşkanı Gül, açıklamalar “Beni tatmin etti, ikna oldum” dedi. Cemil Çiçek “Cumhurbaşkanı tatmin olduysa ben de oldum” deyiverdi. YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan “Bu, en güvenilir sınavdır” diyerek açıklamaların kendisini de ikna ettiğini söyledi. Hüseyin Çelik “bu bir linç kampanyası” diyerek sorunun varlığını bile reddetti. Bakan Çubukçu ise “İptale gerek yok” diye açıklama yaptı.
Şifrelemenin işgüzar bir bilgi işlemciden kaynaklandığını ve sınavın iptal edilmesine gerek olmadığını ÖSYM açıkladı. Bu arada da Cumhurbaşkanı Gül, “Savcının nihai kararı tatmin eder” diye ek bir açıklama daha yaptı. Aynı bağlamda ÖSYM Başkanı “Acemiliğimize geldi” türünden bir başka açıklama daha yaptı. Açıklama üstüne açıklama yapanlar ile tatmin üstüne tatmin olanlar birbirine karıştı.
Sonuç ise orta yerde kendisini algılayacak yetkili bekliyor. ÖSYM Başkanı basına dağıtılan YGS kitapçığında tespit edilen şifrelemenin ardından basının karşısına çıkarak, “Şifre olarak bahsedilen durum hiçbir adayın soru kitapçığı için geçerli değildir” açıklamasını yapmış ve bütün kitapçıkları kamuoyuna açacağı sözünü vermişti.
Kamu oyuna açılan 11183.80782 nolu kitapçığa bir okurun uyarısıyla ulaşanlar, matematik testinde yapılan inceleme sonucunda seçeneklerin basın kopyasındaki temel sıralama korunarak yerleştirildiğine şahit olmuşlardır. Buna göre en basit ifadeyle seçenekler arasındaki en büyük rakamsal değerin sağındaki şık işaretlendiğinde 30’a yakın soruda doğru sonuca ulaşılıyor. Ayrıca soruların küçükten büyüğe dizilimi yeniden düzenlendiğinde 30’un üzerinde soruyu doğru yapmak mümkün olabiliyor.
Olan bitenden çıkarılan sonuç şudur: Türkiye’de yalnız kurumlar değil toplum da yönetilmiyor, güdülüyor.