Yönetemiyorsan fitne sok, sonra da hakemlik yap..

Önce, taze bir duyumu aktaralım. Kahpelikte sınırları aşan terör örgütü PKK, Ramazan’ı da fırsat bilerek yeni maddi arayışlara girdi. Güvenlik ve istihbarat birimlerinin raporlarına göre; Tutuklu, Hükümlü Aileleri Hukuk Dayanışma Dernekleri Federasyonu, yurt içi ve dışında fitre ve zekat topluyor. Toplanan bu paralar; ölen teröristlerin aileleri, dağdaki militanlar, Kandil ve BDP arasında paylaştırılacak. Yine istihbarat birimlerinden aldığım bir habere göre, Foça baskını Karadeniz ve Akdeniz hattında bekleniyordu. Terör örgütünün Trabzon ve Antalya’da büyük çapta bir eylem yapacağı duyumları vardı. Terör örgütü birileri ile Tom ve Jerry’i (kediyi madara eden fare’nin çizgi filmi) oynuyor.

***

Gelelim güncele ait fıkralarımıza.
Polis Temel, küçük oğlu İdris’e dört yol ağzında trafik polisinin trafiği nasıl idare ettiğini öğretiyor. Bir süre sonra geniş siyah bir mercedes yanlarında durur ve içerideki kişi camı aşağıya doğru indirdikten sonra Polis Temel’e sorar:
- Do you speak English ?
Temel anlamadığını göstermek için kafasını “hayır” diye sallar.
- Sprechen Sie Deutsch ? diye devam eder mercedesin sürücüsü.
Temel yine aynı şekilde karşılık verir: “Hayır” diye sallar kafasını.
- Lei parla l’italiano ?
- Habla usted espanol ?
- Vy govorite po ruskii ?
- Milate Ellinika ?
- Govorish li balgarski?
Temel yine aynı şekilde umutsuzca kafasını sallar. Mercedes bir hışımla uzaklaşır gider. Tam o sırada küçük İdris babası Temel’e sorar:
- Adama helal olsun, ne kadar çok dil biliy.. Bi de bize bak bubacuğum.
Temel de çocuğuna nasihat vererek:
- He uşağum oyle ama ! Senun da şahit olduğun gibi, Turkçe’den başka diller hiç bir işe yaramay.

***

Devlet bir gün geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olacak, 500 TL maaşla, bir bekçi işe almaya karar verir. Bir süre sonra düşünülür; “Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak”
Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere, 750’şer TL maaşla, iki kişi işe alınır. Bir süre sonra “İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz” diye düşünülerek, 1000’er TL maaşla, iki denetmen işe alınır, biri denetim yapar diğeri raporları yazar. Bir süre sonra; “Bunların maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek” diye tartışılır ve bin 500’er TL maaşla, bir mali müşavir, bir katip, bir de istatikçi işe alınır. Bir süre sonra; “Peki bunlardan kim sorumlu olacak?” diye düşünülür ve 5 bin TL maaşlı bir müdür ve 3 biner TL maaşla iki de müdür yardımcısı işe alınır. Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır...

***

Büyük İskender, felsefenin duayeni sayılan Aristo’ya bir mektup yazar. “Zapt ettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?” diye görüş beyan eder;
1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
2- Ülkenin ileri gelen insanlarını hapse mi atayım?
3- Ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?
Aristo’nun cevabı :
1- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar,
2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar,
3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.
Çözüm olarak şu nasihati verir:
“İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın. ”

Haftanın Sözleri
* Hiçbir zaman ümitsiz olmayacağız, çalışacağız, memleketi kurtaracağız! Bizi öldürmek değil, canlı mezara atmak istiyorlar. Şimdi çukurun kenarındayız. Son bir cüret belki bizi kurtarabilir; zaten başka türlü de dönüş imkânı yoktur. (ATATÜRK)
* Aziz milletvekilleri, bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk Milleti ve bizde milletler tarihinin binbir facia ve ızdırap dolu yapraklarından çıkardığımız sonuçlardır. Yasaların ruhu bizim yalnız bir kısım vatandaşla ilgilenmemizi yasaklar. Biz bütün Türk milletine hizmet veriyoruz. (ATATÜRK)
* Mahkûm olmak istemeyen bir milleti esareti altında tutmağa gücü yetecek kadar kuvvetli diktatörler artık bu dünya yüzünde kalmamıştır. (ATATÜRK)
* Felaket başa gelmeden evvel onun önlenme çareleri ve savunması düşünülmek gerektirir. Geldikten sonra kederlenmenin faydası yoktur.
(ATATÜRK)

* Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde, tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin! Bu belli. Fakat zekânı unut! Daima çalışkan ol...
(ATATÜRK)


İyi pazarlar efendim...

Yazarın Diğer Yazıları