Yolsuzluk, yozlaşma ve iktidar
Rüşvet, zimmet, adam kayırmacılık gibi yolsuzluklar siyasi yozlaşma işaretleridir. Bu tür olguların yoğunluğu ve şiddeti siyasi iktidarların yozlaşma derecesini gösterir. Türkiye’de yolsuzluk ve yozlaşma konusunda tehlike çanları çok ciddi biçimde çalmaktadır.
Toplum yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet gibi itham, iddia ve yorumlara alışmış gibidir. Bu konuda ortaya atılan iddialara insanlar yeterli tepki vermemeye başlamıştır. Bu durum toplumun önemli bir kısmında adeta “bizim hırsızımız, yolsuzumuz iyidir” duygusunun yerleşmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Hâlbuki zalimliğin ve cinayetin olduğu gibi yolsuzluğun da siyaseti ve ideolojisi yoktur.
Siyasi erk sahipleri, insanlık tarihiyle yaşıt olan yolsuzluk ve rüşvete karşı savaş açması gerekirken sorunu önemsizleştirmekte ya da görmezlikten gelmektedir.
Kamusal yetkinin maddi (rüşvet) ya da maddi olmayan kazançlar yüzünden yasalara uygun olmayan biçimde kullanılması iktidarların geleceği için ciddi bir tehdittir. Ancak bazı iktidarlar yolsuzluk ve yandaşlarına ayrıcalık tanımayı bir siyaset haline de getirebilmektedir. Günümüz demokrasilerinde zenginler, çıkar ve baskı grupları şeklinde örgütlenerek siyasal karar alma sürecini etkilemeye plütokrasi adı verilmektedir. Konu siyaset literatürüne de dahil olmuştur. Bu arada siyasi literatürde hırsızların egemenliği anlamına gelen bir de “Kleptokrasi” kavramı vardır. “Nepotizm (Akraba Kayırma)”, “Kronizm (Eş-Dost Kayırma)” ve “Partizanlık (İktidara yakın siyasi çevreleri kayırma)” anlamına gelen diğer kavramlardır.
Bir günlük hâsılat!
Yolsuzluk ve yozlaşma insanlık tarihiyle yaşıttır. Bu doğrudur. Ancak günümüz Türkiye’sinde yolsuzluk ve hırsızlığın geldiği aşama tahammül sınırlarının çok ötesine geçmiştir. Yalnızca bir gazetede yer alan bir günlük rüşvet, iltimas ve yolsuzluklarla ilgili haber ve yorumların özetine bir göz atmak bile durumun vahametini anlamaya yeterlidir.
Bir, günlük gazetede yer alan bir günlük yolsuzluk, rüşvet ve kayırmacılıklı ilgili hâsılat şöyledir:
* ABD’li şirket 3M, Türkiye’de belediyelerde rüşvet dağıttığını açıklıyor. Şirketin merkezinden yapılan açıklamalarda “Bizim Türkiye’deki temsilciliğimiz belediyelere rüşvet vererek ihaleler almış” diyor.
* Aralarında Yargıtay eski Daire Başkanı’nın da bulunduğu 37 kişi, “yargıda rüşvet” iddiasıyla gözaltına alınıyor.
-İstanbul Ticaret Odası Başkanı bir rüşvet operasyonuna adının karışması nedeniyle ABD’den Türkiye’ye dönüyor ve ifadesi alınıyor.
* İstanbul’da esnafı ve kumar oynattığı kişileri haraca bağlayan, işkence yapan 82 kişilik çeteye karşı operasyon yapılıyor. Çeteyle ilgisi dolaysıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Turizm Şube Müdürü de gözaltına alınıyor.
* CHP lideri Kılıçdaroğlu, Gül’ün HSYK’ya “Kayseri’den baro başkanını seçmesi çok manidar” diyerek bunun adam tutma, seçilecek kişileri müşteri gibi algılama anlamına gelen klientalizm olduğunu iddia etmiştir.
Yoksulluk ve haksızlık!
İlke olarak yolsuzluğun her türlüsü ile yoksulluk ve haksızlık arasında bir ilişki olduğu söylenebilir. İnsanların meşru yoldan hak ettiklerini alamamaları üzerine gayrimeşru yollara başvurdukları söylenebilir. Ancak bu durum aynı zamanda uygulanan ekonomik sistemin çarpıklığını da gösterir.
Diğer yandan siyasi iktidarların yolsuzluk ve rüşvet karşısında takındığı tavır da yolsuzluğu önlemede ya da teşvik etmede önemli bir faktördür. “Benim memurum işini bilir” ya da “yasayı bir kez çiğnemekle bir şey olmaz” türünden bir söylem, yolsuzluğu sorun olarak görmeyen bir anlayışın ürünüdür. Bir yerde yolsuzluk varsa orada ona izin veren bir iktidar da vardır. Çünkü bilim gibi yolsuzluk da itibar görmediği yerden göç eder!