Yıl 1996... Yine tıpkı bugünkü gibi “çekiliyordu” PKK...
PKK’lı “katillerin başı” Cemil Bayık’ın, akil Mithat Sancar’ın da çanak tutmasıyla sarf ettiği “Bundan önce iki kere geri çekilme kararı aldık. İlki, Erbakan iktidara geldiğinde, yani 1996’da oldu. 28 Şubat’ın esas nedeni bunu önlemekti...” sözlerini referans alan yandaş televizyon kanalları, dün gün boyu -Mısır’daki katliam ajitasyonundan fırsat buldukça- “Bu sorun yıllar önce bitecekti, pek demokratik ülke olacaktık ama hay bin derin devlet ve hay bin darbeci ordu” kara propagandası yaptı.
Merak ettim hakikaten öyle miydi?
PKK’nın 1995-96’daki pozisyonu neydi?
Tarih 08-28 Ocak 1995... Irak’ın kuzeyindeki Haftanin kampında “V. Kongre” adı altında toplanan PKK’lılar “Kürdistan’ın kurulması yolunda 20 yıldan beri sürdürülen faaliyetlerle bir direniş örgütü yarattıkları” nı belirtip sıranın “iktidarlaşmayı sağlayacak kuruluş örgütü” yapılandırmasına geldiğini söylüyor.
Yani “siyasalaşma” kararı alıyor.
Hı yanlış da anlaşılmasın, bu yeni pozisyon “silah bırakma” anlamı taşımıyor. Tersine siyasal hedeflerine ulaşabilmek için PKK eylemlerini metropollere taşıyarak toplumdaki korku ve yılgınlığı artırmaya çalışıyor.
Tam da o günlerde Öcalan “Kürt Ulusal Kongresi”ni gündeme getiriyor; hani şu önümüzdeki hafta Erbil’de yapılacak olan!
Ve yine tam da o günlerde PKK’nın uluslararası alanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı “savaşan taraf” olarak tanınmasının adımları atılıyor.
Bayık’ın “geri çekiliyorduk” dediği, “açılımcı” medyanın, siyasilerin, “uzman”(!)ların “evet evet öyleydi” diye balıklama atladığı 1996, PKK için bu stratejiyi olgunlaştırma yılı.
1996’da önce “2. Yüksek Askeri Konsey Toplantısı” sonra “3. Merkez Komite Toplantısı” adı altında toplanan terör örgütü yöneticileri yine o yıl içinde Şam yakınlarında yeni bir “konferans” düzenliyorlar. Alınan kararlar -tırnak içinde onların terminolojisiyle aktarıyorum- şöyle:
“- Kurtarılmış üs alanlarının oluşturulması
- Gerillanın yaygınlaştırılması
- İl, ilçe, kasaba gibi kalabalık yerleşim yerlerine baskınlar düzenlenmesi,
- Çeşitli bahanelerle serhildanların yeniden oluşturulması
- Kuzey Irak’ın Kuzey şehirlerinden başlayarak iktidar organlarının oluşturulması
- İntihar eylemlerin gerçekleştirilmesi.”
Ne geri çekilme ama değil mi?
1996 yılının bir önemi de PKK’nın diline “Türkiyelileşme” kavramının girmesi. Böylece Karadeniz ve Amanos-Akdeniz Açılımı’nı başlatıyor terör örgütü;
Çekilmek yerine tam tersi yayılıyor yani!
Bu “açılım”ların gerekçesini açıklarken şöyle diyor Öcalan:
“1997 çözüm ve final yılı olacak.”
“Çözüm ve final”i de ilan ediyor:
“Hem güneyde hem kuzeyde federe devlet!”
Bugün de, 2013’ü “çözüm ve final yılı” ilan edenlerin, PKK’nın Kandil’den metropollere yığınak yapmasını “çekilme” varsaydığını düşününce, 1996’daki de bir tür “çekilme” sayılabilir tabii!
Danışmanların başı olmuş hâlâ tetikçilik peşinde
Yasin Doğan kod adıyla yazan “gölge adam” dün Yeni Şafak’taki köşesinden şöyle buyuruyordu:
“Statükonun CHP bloğu ve MHP bloğu Ergenekon davası konusunda aynı safta yer alıyor. Sol kategoride yer alan Sözcü, Yurt, Aydınlık türü gazeteler ile sağ kategoride yer alan Ortadoğu, Yeni Çağ gibi gazeteler seviye ve tarz olarak aynileştiği gibi bu konuda da aynileşmiş durumda.”
Sıraladığı gazetelerin hakikat diye derdi yokmuş, çarpıtma serbestmiş vs... vs...
“Hak” kadar büyük “hakikat” var mı?
“Hak” kın sağı solu olur mu?
Sırf “hak” kı, “hukuk” u, “adalet” i savunmak gerektiği konusunda hem fikirler diye siyasi partileri, gazeteleri, gazetecileri hedef göstermeye kalkışmışsın ya bir tek bunun ayıbıyla yaşamak bile yeter sana...
Kul hakkı yendiğini göre-bile sırf Yurt da, sırf Sözcü de karşı çıkıyor diye haksızlık karşısında susaydık bizden “doğru” su olmayacaktı ha! “Doğru” buysa “yanlış” tan dönenin kaşığı kırılsın...