Yezidiler; “şeytan” ve “güneş”!
ABD nazlana nazlana müdahale etse de, Irak ordusu, peşmergeler ve hatta PKK birleşerek çatışsa da, ne yazık ki IŞİD’in kanlı saldırılarına son verdirilemiyor.
Özellikle, Irak’ın Kuzeyi’nde katliamlar gece-gündüz sürüyor.
Başta Türkmenler olmak üzere Yezidiler, Kürtler ve Araplar öldürülüyor.
Yani; masum insanların, çoluk çocuğun hayatları kopup gidiyor, aileler, aşiretler parçalanıyor.
Irak hatta Suriye’deki trajediye son verecek bir güç bulunamıyor.
Bu arada, Türkiye’nin korkuya dönüşen pasifliği insanlığı utandırıyor.
Ne yeni Dışişleri Bakanı, ne yeni Başbakan ve ne yeni Cumhurbaşkanının şimdiye kadar bu sorun ile ilgili, her hangi bir brifing bile yapmadıkları dikkatleri çekiyor.
Her şeyden önce Türk dünyası, kendine “imparatorluk” süsü veren yeni oluşumun, Irak’ın Kuzeyi ve Türkmenlerin durumu için, “cesur” girişimler bekliyor.
Türkmenler; günler boyu, bir yandan peşmergelerin diğer yandan IŞİD’in ölüm tehditleri ve tehlikesi altında kalırken, Yezidilerin benzer sorunları bütün dünyayı ayağa kaldırması dikkatlerden kaçıyor.
Tabii ki Yezidi, kim olursa olsun, ölüm ve açlık tehlikesi altındaki, her gruba koşmak insanlığın görevleri arasında yer alıyor.
Ancak, Türkmenlerin unutulması da, hiçbir insanlığa sığmıyor.
Söz Yezidilerden açılmışken, bu soyun-sopun çok ilginç taraflarına da değinmek gerekiyor.
Bir defa, yakın zamanda “Ezidiler” diye lanse edilen topluluğun aslında “Yezidiler” olarak tanındıkları biliniyor.
Yezidiler “şeytan”a mı tapıyor!
Gazeteciliğe başladığımız 1959’larda, bir “taşra muhabiri” olarak ilk röportajlardan biri “Yezidilerle” gerçekleşiyor.
Mardin’in Midyat ilçesinin köylerinde bulduğumuz Yezidilerin ezile büzüle pek konuşmak istemedikleri ve sağa sola kaçıştıkları hayal meyal göz önünden geçiyor.
Ne var ki fotoğraf çekiminden de pek hoşlandıkları unutulmazların arasında yer alıyor.
Nedense, Mardin ve yöresinde Yezidilerin “şeytan”a taptıkları sanılıyor.
Tercüman gazetesinde yayınlanan röportajda, bu çarpıcı bilginin yer alması “ilgi” kadar eleştirileri de beraberinde getirmişti.
Oysa zaman içinde Yezidilerle, şeytan arasında bir “ilişki” olduğu açığa çıkıyordu.
Zira; şeytanın adını telaffuz etmek bile, onun adını hatırlatan kitan, mel’un, na’l, şar gibi kelimeleri anmak, bu isim onlara göre mukaddes olduğundan haram sayılıyor.
Günde 3 defa güneşe dönerek ibadet ettiklerinden, güneşe de taptıkları halk arasında söyleniyor.
Yezidilerin inanç ve törelerinden bazılarını sıralamak hâlâ ilginçliğini koruyor:
“Horoz, balık, ceylan eti, balkabağı, fasulye ve marul yemiyor.
Mukaddes bir renk olduğuna inandıkları için, lacivert elbise giymiyor.
Tavus kuşu kutsal sayılıyor.
Başka dinden biriyle evlenenler ‘aforoz’ edilip, hatta canlarına kıyılıyor.”
Ermenistan, Gürcistan, Suriye ve Türkiye gibi ülkelerde yaşayan ve Kürtçe de konuşan Yezidi toplulukları gittikçe azalma ve Avrupa’ya, daha çok da Almanya’ya göç etme eğilimi gösteriyor. Nüfusları da yıldan yıla azalıyor.
Yezidiler için; çoğu devletlerin ayağa kalkmasına rağmen, Türkmenlere gereken ilginin esirgendiğini, acı bir şekilde dile getiren mesajları gönderen soydaşlarımıza karşı, onlardan kısa da olsa alıntılarla mahcubiyetimizi dindirmeye çalıştığımızı belirtmemiz icap ediyor.
Fevzi Türker bakınız neler haykırıyor:
“20 bin nüfuslu Türkmen kasabası Emirli’ye Türkmenlere insani yardım yağdıran ABD, Avustralya ve Fransız uçakları arasında, bölgesel güç olduğunu iddia eden ve Gazze Arapları ile Yezidi Kürtlere kapılarını açtığı kadar, Telafer Türkmenlerine de açması gereken Türkiye Cumhuriyeti’nin uçakları ne yazık ki yer alamamıştır.
Irak ordusu Musul’da IŞİD’e karşı birkaç saat direnebilirken, 84 gün aç, susuz ve ilkel silahlarla, kahramanca ve iman gücüyle direnen, yiğit Emirli Türkmenlerinin direniş destanı, bin beş yüz yıllık Irak Türkmen tarihine, altın harflerle yazılacak yeni bir sayfayla geçecektir.”
Ey yeni oluşum; bu çığlıkları duyun.