Yerdeki bayrak!
Geçtiğimiz günlerde Yeni Şafak ve Cumhuriyet gazeteleri çocuk tacizi dolayısıyla benzer başlıkları kullandılar. Çocuğu taciz ettiği iddiasıyla hapse giren bir ayağı çukurdaki bir ihtiyar bir de pişkin pişkin sözler edince iki gazetede “Utan be adam” türünden manşetlerle çıktılar. Bu durumu hem kamuoyu hem de geniş kesimler “özlenen tablo” olarak nitelendiren değerlendirmelerde bulundular.
Geçtiğimiz günlerde buna benzer iki olay daha yaşandı: Bunlardan birisi CHP lideri Baykal’ın partisine katılan türbanlı, çarşaflı ve baş örtülülerden oluşan bir gruba CHP rozeti takmasıydı. Diğeri de Washington’da G-20 liderleri aile fotoğrafı çekerken yere eğilerek yerdeki bir şeyi oradan kaldırmaya çalışan Başbakan’ın görüntüsüydü. Türkiye Başbakanı’nın duracağı yeri göstermek için yere tutturulmuş olan Türk Bayrağı’nı ayak altından kaldırmak için Başbakan eğilmiş ve o sırada da gazeteciler de bunu çekmişler. Her iki olay da şekil olarak küçük görünmesine rağmen içerik bakımından oldukça anlamlıydı.
Milletin değerlerine saygılı olmak ya da milletin simgesini ayak altından kaldırmak gerçekte anlam yüklüydü. Aslında her iki liderin yaptığı da Türkiye’nin bilinçaltının resmidir. Bayrağı yerden kaldırmak da insanları birbirinden kılık/kıyafeti yüzünden ayırmamak da alkışı hak ediyor. Çünkü her ikisi de devlete ve millete duyulan saygıyı gösterir.
Siyasi rant uğruna ülke insanlarını mezhep, etnisite, inanç ya da kıyafet olarak ayırmak bu ülkeye yapılmış en büyük kötülüktü. Yıllardır yapılan bu kötülüğe herkesin elbirliğiyle son vermesi ülkenin yararına olacaktır. Nitekim CHP lideri Baykal’ın çarşaflı, türbanlı ve başörtülü kadınlara rozet takma töreninde yaptığı konuşmanın içeriği de çarpıcıydı: O, “Hepimiz kardeşiz, eşitiz. Siyaseti inanç, mezhep, memleket işiyle hiçbir şekilde karıştırmayacağız. Bizi kimsenin etiketlemesine, tasnif etmesine, bizi birbirimizden ayırmasına izin vermeyeceğiz” dedi. Görüldüğü gibi konuşma sağduyu yüklüdür.
Parçalı siyaset!
Başbakan’ın ve Baykal’ın bu davranışları şundan dolayı önemsenmesi gerekir: Siyaset bu ülkede uzun zamandan bu yana bölünme, parçalanma, ayrışma ve farklılaşma üzerinden yapılmaktadır. Türkiye’de siyasi partiler çoğu kez, siyasetlerini son derece tehlikeli olan “ya o ya bu” gibi özünde bir dışlama bulunan mantık üzerine oturtulmuştur. Yani Türkiye’de siyasi partiler perakendeci bir siyaset yapmaktadır. Örneğin çarşaflı ve türbanlılar doğal olarak AKP’nin ilgi alanına girdiği düşünülmektedir. CHP’nin çarşaflıya ya da türbanlıya sahip çıkması, üye yapması ve onların sorunlarına ilgi göstermesi şaşırtıcı olduğu kadar ümit vericidir de... Siyaseti “hem o, hem bu” gibi birbirini tamamlayıcı ve kapsayıcı kitlelerin üzerine oturtan bir yaklaşım ümit vericidir.
Gerçekte siyasi partilerin birbirlerinden farklı görüşleri ya da öncelikleri olabilir. Ancak halkın tamamını yönetmeye talip olanlar halkın bütün kesimlerinin sorunlarıyla da ilgilenmelidirler. Baykal’ın taktığı rozetin anlamı bu bakımdan büyüktür.
Bu anlayışın siyasi partilerin birbirlerine karşı yaklaşımlarını da değiştirmesi gerekir. Bilinmesi gerekir ki siyasi partilerin sorunları çözmede kullandıkları yöntemler birbirine ters olabilir, ancak hiçbir zaman birbirlerinin karşıtı ya da düşmanı değillerdir.
Baykal’ın türbanlıya taktığı rozet bu yolda ileriye doğru atılmış simgesel bir adımdır. Devamı gelirse beklenmedik sonuçları olabilir.