Yeniçağ okurlarının görevi...
Son yıllarda malum hikâyede “Kral çıplak” diyen çocuğun akıbetini merak ettiğim gibi Türk Milleti’nin en güvendiği kurumları sorguluyorum.
Durum değerlendirmesi yapıp, mevcut konumla ilgili fikir beyan etmeye, öylesine alıştık ki bilgilerimizin ışığında alternatif proje hazırlama zahmetine katlanmıyoruz. Yine malum hikâyede olduğu gibi teslimiyetçi zihniyetle beraber baskı yüzünden kralın çıplak gezdiğini ifade etmekten korkan yöneticisinden, halkına kadar koca bir güruhu uyandırıp “Kral çıplak” diyen çocuğun akıbetini Allah rızası için kim merak etti?
Ülkemizde her fırsatta “kralın çıplak” olduğunu ifade eden basın kuruluşları kendi özeleştirilerini yaparak “güvenilirlik”te sınıfta kaldıklarını siyasilerimizle beraber itiraf edebilme cesaretini hiç gösteremez... Evet; değerli dostlar... Yapılan ciddi araştırmaların sonucunda Türk Milleti’nin en güvenmediği kuruluşların başında siyasiler ve basın var... Son çeyrek asırda yapılan planlı çalışmalar sonucu gölge düşürülmeye çalışılan Türk Ordusu ve Türk Yargısı milletimizin en güvendiği kurumların başında yer almaya devam ediyor. Ama “ucuz propaganda” nın basındaki işbirlikçilerinin yoğun gayretleri yüzünden Türk insanının kafası karıştırılıyor. “Çamur at izi kalsın” mantığıyla hareket edenler binlerce yıllık “ordu-millet geleneğini” yıkmak, “Şeriatın kestiği parmak kanamaz” inancını ortadan kaldırmak için Türk Ordusu ve Türk Yargısı’nı hedef aldılar.
Mensubiyetiyle gurur duyduğumuz Türk Milleti’nin değer yargılarını ortadan kaldırmayı hedefleyenlerin nişangâhında, devletin bölünmez bütünlüğünü savunarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün yolunu işaret eden Yeniçağ gazetesi de var. Yayın hayatına başladığı günden bu yana “Milli Direnişin Kalesi” olan Yeniçağ gazetesini düşman ilan eden Türk Milleti’nin hasımları; Yeniçağ’ın önünü kesmek için bütün imkânlarını seferber etmiş durumda.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren ki 80 yıldaki toplam dış borcu 5,5 yılda iki kattan fazla artıranların malum icraatlarını uzun uzun yazmaya niyetim yok. Milletimizi borçlandırarak ipotek altına sokanların iktidarında basındaki gelişmeleri lütfen hatırlayınız. 70 milyonluk Türkiye’de toplam gazete satışları şu veya bu şartlarda 5-6 milyon civarındadır. Basın-yayın organları arasında bundan 5,5 yıl önce bugünkü iktidar zihniyetini destekleyenlerin toplam trajı yüzbini bulmazken bugün hukuk hiçe sayılmış, rekabet kuralları tanınmayarak gazetelerin toplam trajında olduğu gibi televizyon dünyasınında yüzde 50’den fazlası ele geçirilmiştir.
Yıllar önce Turgut Özal’ın “Türkiye’de 3,5 (yazıyla üçbuçuk) gazete kalacak” sözlerine isyan edenler bugün ne yazık ki 2,5’a razı görünüyor.
Bir tarafta AKP iktidarının borazanlığını yapanlar, diğer tarafta ticari kuruluşlarını riske edemeyip; iki ileri bir geri yapan holding basını. Öte yanda ise reklam-ilan ambargosuyla boğuşan, dağıtım çıkmazıyla mücadele edip kendi öz kaynaklarıyla yayınını sürdürmeye çalışan Yeniçağ gibi Türk Devleti’nin bekasına inananlar var.
Yeniçağ gazetesi yayın hayatına başladığı 2000 yılından bu yana tüm engelleme gayretlerine rağmen yayın çizgisinden taviz vermeyerek “Milli Direnişin Kalesi” olma özelliğini koruyor. Ancak kalenin lojistik destekle savunulmaya devam edebileceğini hatırlatmak istiyorum. Diğer deyişle gazete satışlarının artması okuyucusuyla her alanda bütünleşmesi şarttır.
Dört yıl önce başlattığımız “Her gün 2 Yeniçağ” kampanyasıyla gazetemizin tirajında büyük bir artış yaşanmıştı.
Yaz aylarında bütün gazetelerin satış miktarı düşerken yıllarca Yeniçağ’da eksilme olmamıştı. Okulların tatil olması, vataşdaşlarımızın yazlıklarına gitmesi ve dağıtımdaki aksaklıklar yüzünden bir miktar kaybımız var. Sırtını büyük holdinglere ve iktidara yaslayanlar için bu tiraj kaybı önemli olmayabilir. Ancak fikir gazetelerinde bu alarm zillerinin çalması anlamına gelir.
Tamamen maddi sıkıntılar yüzünden bir yıllık şanlı yayının ardından durdurma zorunda kalınan Yeniçağ TV örneğini lütfen hatırlayınız. Yüreğimizde Yeniçağ TV acısı varken gazetemize dört elle sarılmak her okuyucumuzun görevi değil midir?
“Her gün 2 Yeniçağ” kampanyasını ilk başlattığımızda: “Aldığınız iki Yeniçağ’dan birini bir yakınınıza bir hafta-on gün süreyle verin. Onbirinci gün götürmediğinizde ’benim gazetem nerede?’diye soracak, siz de en yakın bayiyi tarif edeceksiniz” diye yazmıştım. Yüzlerce-binlerce okuyucumuzun doğruladığı bu gerçeği bu kez de “Her gün 2 Yeniçağ, Her gün 1 yeni okuyucu” kampanyasına destek olarak Yeniçağ’ı Türkiye için yüksek tirajıyla daha güçlü bir gazete haline getirmek siz değerli okurların elinde.
Haydi o zaman...