Yeniçağ: Cumhuriyet etrafında çelik kale
“Türk basını, milletin gerçek ses ve iradesinin kendini belirtmesi şekli olarak Cumhuriyet etrafında çelikten bir kale oluşturmalıdır; bir fikir kalesi, bir zihin kalesi... Basın mensuplarından bunu istemek Cumhuriyet’in hakkıdır. Bütün milletin samimi bir birlik ve dayanışma içinde bulunması bir zarurettir.”
Atatürk
Ülkeyi emperyalizmin pençesinden kurtaran ve Cumhuriyet’i kuran büyük insanın yukarıdaki sözünü bir daha okuyunuz ve derin derin düşününüz. Atatürk’ün dedikleri doğrultusunda yayın yapan kaç gazete var bu ülkede? İster sağdan, ister soldan sayın; bir, iki, üç dersiniz, sonrasını söylemek güçtür. Yoktur çünkü.
Evet sayınız: Bir, iki, üç... Bir’den sonra diyeceğiniz sözcük mutlaka Yeniçağ olmalı... Neden?.. Çünkü bunca namüsait şartlara, baltalama ve çelmelemelere karşın, bir gazetecilik mucizesidir Yeniçağ. Özverinin öz’ünü de, veri’sini de Yeniçağ’ın mensuplarında bulur ve görürsünüz. Güvençtir, inançtır, büyüyen umuttur Yeniçağ.
Ülkü Ocağı ateşinin, hile ve riya ile kısıldığı, Türk Ocağı ateşinin ancak kendini ısıtabildiği, partilerin parti parti AB ve ABD’ye biat ettiği bir dönemde, “Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” tır Yeniçağ. Yeniçağ güncelliyor Türk Milliyetçiliği ideolojisini, Yeniçağ inceliyor Türkiye ve Türk Dünyası’nın açmazlarını, çıkmazlarını ve çetinliklerini. Biliyor ve buluyor bunların çözümlerini. Türk’ün ilgisi, Türklük bilgisidir Yeniçağ.
Sağ-sol kamplaşması ve klanlaşmasını sona erdirerek Türk çocuklarını “Milliyetçi-Toplumcu” ideoloji çevresinde kucaklaştıran barış ve ülkü yurdudur Yeniçağ. Bu öyle gerekli ki... Çünkü dün “Tanklarıyla, toplarıyla gelseler bile/bağımsız olacak Türk’ün kalesi” diyordu ve buna göre mücadele ediyordu Türk çocukları. Bugün tanklarıyla, toplarıyla değil; meş’um fonlarıyla, meczup neo-con’larıyla, mel’un turuncu devrimleriyle ve komprador sermayenin erketesi ve ayakçısı konumundaki medyalarıyla geliyorlar. Eğer yine bağımsız olacaksa Türk’ün kalesi Yeniçağ Kalesi’nin düşmemesi şart. Allah’ını, yurdunu ve ulusunu seven herkes bu kalenin burçlarında yerini almalı.
Bir hatırlayın, tüm kalelere 12 yıldızlı AB bayrağı dikilirken, biz o bayrağın içine, onların torbadaki yüzlerini, yani gamalı haçı koymadık mı? Bir hatırlayın, biz deşifre etmedik mi “Allah ile aldatanları”, “Muhammedün Resulullah demek şart değil, o bir kemal mertebesidir, dense de olur, denmese de” diyenlerin ipliğini pazara biz çıkarmadık mı? Emperyalizmin güdümünde ve denetimindeki bir demokrasiyi savunmanın mandacılıkla eş olduğunu ilk biz haykırmadık mı?
“Peki tamam da, ne istiyorsun, ne yapalım?” diye sorunuz, sormalısınız, bu soruyu sormakla ödevli ve yükümlüsünüz. Sorunuz, çünkü yanıt, bir hayat-memat meselesinin hayata dönüşünün açarıdır. Tiraj istiyoruz tiraj! Tirajla dönülecek kurtuluşa giden tüm virajlar. Her yeni Yeniçağ okuru, sadakta bir yeni ok olacak. Dolduralım sadaklarımızı bu oklarla, gerelim yaylarımızı, yağıya dar edelim acunu Ötüken’in erleri gibi. Yaren-yoldaşınızla tanış edin Yeniçağ’ı. Rahmetli Türkeş’in dediği gibi “Dokunduğunuz her Türk’ü tutuşturun”, sıklaşsın saflarımız, daha bir ve iri olalım, ses getirelim vurduğumuz yerden. Her gün 2 Yeniçağ alın, her gün bir Türk’e dokunup onu bilinç ateşiyle tutuşturup Yeniçağ’lı yapın. Misyonerimiz ve gönül erimiz olun. Gücümüz Büyük Türk Milleti’nin, yani sizin gücünüzdür aslında, bunu hiç unutmayın!