'Yeni Türkiye' reklam kuşaklarında gizli
Televizyon reklamlarındaki büyük değişiklik dikkatinizi çekiyor mu?
Yıllardır reklamlarını görmeye alıştığımız o büyük markalar artık ya hiç piyasada yoklar ya da gittikçe görünmez oluyorlar...
Onların yerini ise; son on yılda kurulan, sivrilen ve büyüyen firmaların yarattığı markalar alıyor...
Lütfen reklam kuşaklarını bir de bu gözle izleyin:
Bilindik markalarla yeni markaları tek tek sayın...
Dengenin “yeni zenginler”lehine nasıl değiştiğini gözlerinizle göreceksiniz!
Doğaldır; her iktidar kendi zenginini yaratır.
Bunu Demokrat Parti de yaptı, Adalet Partisi de yaptı, ANAP da yaptı, DYP de yaptı...
Şimdi de AKP yapıyor!
Bu yeni zenginler her yerde ve her sektörde:
İnşaatta ve konut sektöründe varlar...
Gıdada varlar...
Tekstilde varlar...
Giyimde varlar...
Deride varlar...
Kozmetikte varlar...
Mücevherde varlar...
Temizlik ürünlerinde varlar...
Banka ve finans sektöründe varlar...
Mağazacılıkta varlar...
Enerjide varlar...
Taahhütte varlar...
Turizmde varlar...
Ulaşımda varlar...
Eğitimde varlar...
Sağlıkta varlar...
Medyada varlar...
Yani... “Var oğlu var”lar...
En lüks ciplerde, saray özentisi konaklarda, sesten hızlı giden uçaklarda, okyanuslar aşan yatlarda, milyonlarca liralık katlarda, altın çatal bıçak kullanılan lokantalarda varlar!
Kazanılan bütün devlet ihalelerinde, satılan tüm kamu mallarında varlar!
Ekranlarda varlar, ‘billboard’larda varlar, gazetelerin “İslami sosyete” sayfalarında varlar...
Gümüş alyanslarıyla, pırıltılı türbanlarıyla, badem bıyıklarıyla varlar...
Kendilerinden emin demeçleriyle, “Zenginiz, daha zengin olacağız. Büyüğüz, daha da büyüyeceğiz” diyen reklam spotlarıyla varlar...
’Cadde’de varlar, sokakta varlar, nefes aldığımız her yerde varlar...
***
Sadece nerede yoklar biliyor musunuz?
Dün açıklanan Türkiye’nin En Çok Gelir Vergisi Ödeyen 100 Vergi Mükellefi listesinde yoklar!
O liste, yine yıllardır bildiğimiz isimlerle dolu:
İlk 10’un 6’sı Koç!
İsimlerinin açıklanmasını istemeyenlerin kim olduklarını bilemeyiz ama açıklanan ilk 100’de; bu “yeni zengin” lerden bir kişi bile yok...
Yani...
Her yerde varlar...
Vergide yoklar!
Peki; neden vergi listesinde yoklar?
Onların bazı şeyhleri, pirleri, hoca efendileri, “Bu devlete vergi vermenin günah olduğunu” söylüyor da ondan!
Peki; onlar hiç vermiyor mu?
Vermez olurlar mı? Hem de neler veriyorlar, neler...
Ama devlete değil de, o din tüccarlarına!
Mustafa Mutlu / Vatan
+++
SİZDEN GELENLER
“Türk” demek ırkçılıksa “Ermeni” demek ne
24 Nisan 2012
Habertürk Televizyonu, Söz Sende programı.
Sunucu: Balçiçek İlter
Konuk: Baskın Oran
Konu: Ermeni Olayları
Programından başından sonuna kadar Baskın Oran sürekli Türk’lerin suçlu olduğunu savundu durdu. Tabi Türk demiyor, Türkiyeli diyor. Mesela; “ben bir Türkiyeli olarak...” diyerek başlıyor cümlelerine. Programın bir yerinde şöyle bir konuşma geçiyor:
Baskın O.: Özür dilememiz lazım Ermenilerden.
Balçiçek İ.: Peki özür dilemek neden rahatsız etsin Türkiyelileri?
Kanalın adı Habertürk. Ama sunucu Türk demekten korkan konuğuna hoş gözükmek için mi yapıyor nedir ya da kendisi istiyor; Türk değil de Türkiyeli diyor.
Peki Türkiyeliyim diyen Baskın Oran ne diyor? “Ermenilerden özür dileyelim.”
Neden Ermenistanlı demiyorsunuz?
Ermeni diyerek de ırkçı olmuyor musunuz?
Yoksa bu kuralınız sadece Türk için mi geçerli?
Tolga Unutmaz
+++
Kaybolan millet
Öteden beri soyadında “Türk” olan Ermenileri merak ederdim.
Bunu sorabileceğim kimse yoktu. Beynimin bir köşesinde kalmıştı bu soru. Ta ki bir kitabı okuyuncaya kadar:
“Kıpçaklar, Kaybolan Millet Kıpçaklar”
Yazan: Murat Adji.
Okuyunca kafamdaki birçok sorunun yanıtını buldum.
Bu önemli kitabın tanıtılıp tartışılmamasını büyük bir eksiklik olarak görüyorum.
Hıristiyanlık içinde eriyip giden Kıpçakları anlatıyor.
Bundan sonra Anadolu, Karadeniz çevresi, Kafkaslar ve Doğu Avrupa’da yaşayan Ortodoks Hıristiyanlara başka gözle bakar oldum.
Ortodoks diye Anadolu’dan kovulan Karaman Rumlarının Türklüğü kanıtlanıyordu. Türkiye’de Ermeni sanılan bazılarının da Gregoryan Kıpçak olduğu anlaşılıyor.
Osmanlı milletimizi dinine göre tarif eylediğinden, böldüğünden bu Türkler Hıristiyan olarak sınıflandırılıp bizden iyice kopmuş.
Atatürk Türklüğü canlandırmasaydı, milliyetsizleştirilen Müslümanlar kim bilir hangi işgalcinin azınlığı olarak kalacaktı!
Avrupada milliyetçilik akımı başlayınca Ermeniler kolayca Gregoryan Türkleri asimile ettiler. Ne de olsa sünniler onları gavur olarak görüyordu. Kovduğumuz Karamanlıları da Yunanistan. Sürdüğümüz Alevi-Kızılbaşları da Kürtler asimile etti, etmeye de devam ediyorlar.
Türkler her yerde eriyip
gidiyorlar.
***
Şuna da dikkatinizi çekeyim; bazıları “şunlar da Türk, bunlar da Türk” deyip şişiniyorlar. Onlara sormak lazım; peki bu Türkleri siz ne yaptınız da kaybettiniz?
Nerede, ne zaman ve hangi nedenle (hangi politikalarla) başkalarının kucağına attınız, eriyip gitmelerine yol açtınız ?
Nesrin Erdem
+++
Çocuk şovundan vazgeçin
İstanbul’un işgalinden üç gün sonra 19 Mart 1920 tarihinde Atatürk şimdiki adı ile T.B.M.M. Ankara’da toplanacağını duyurması ile başlayan süreçte ilk Meclisimiz 23 Nisan 1920 115 milletvekili ile açıldı. İşte o Meclisimiz Ulusal Kurtuluş Savaşıyla ilgili bütün kararları aldı.
İşte bu özel gün Meclis tarafından 1921 yılında çıkartılan kanun ile ’23 Nisan Milli Bayramı’ ilan edildi.
1927 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti (bugünün Çocuk Esirgeme Kurumu) 23 Nisan gününü Çocuk Günü ilan etti ve Mustafa Kemal’in himayesinde ilk şenlikli kutlama yapıldı. 1933 yılında Atatürk, bir şehit çocuğunu 23 Nisan günü Cumhurbaşkanlığı makamına oturtarak bugün hala yaşayan geleneği başlattı.
Aradan yıllar yıllar geçti.
Kenan Evren ve arkadaşlarının yaptıkları 1980 ihtilalinden sonra 23 Nisan’da kutlanan bayramın adı, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak değiştirildi.
Hâlbuki 23 Nisan çocuk bayramı değil ’Ulusal Egemenlik Bayramı’olması gerekirken darbecilerin yaptıkları kanun değişikliği ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanıyor.
Çocuk Bayramı elbette kutlanmalı, çocuklara özel bir gün çok anlamlı.
Ama içinde bir ulusun bağımsızlığı bulunan Ulusal Egemenlik gününün çocuk şovuna dönüştürülerek ve bir ulusun var oluş değerleri unutturularak kutlanması doğru değil.
Bu nedenle ben bu bayramı ULUSAL EGEMENLİK BAYRAMI olarak kutluyorum.
Nazan Yavuz / kocaeligazete.com
+++
Eşkıya ne zaman Alevi oldu!
Dersimliler ne zaman Alevi oldular?
Kim onların Alevi olduğunu iddia ediyor?
Madem Alevi idi iseler neden Alevi köylerine saldırıp hayvanlarımızı gasp etmişler, yedi harmanımızı yakmışlar, atımızın başını kesmişler?
Ahmet Altan denen kişi; bizim de o dönem koruculuk yaptığımız için mi bunlara maruz kaldığımızı iddia edecektir?
Biz Erzincan’ın Merkez köyündeyiz Dersimlilerin saldırmadığı gasp yapmadığı bir köy var mıdır acaba? Eşkiya, hırsız ne zaman Alevi oldu?
Ahmet Altan’ın hayret etmesine gerek yoktur, tesbiti doğrudur; insan katiline aşık olmaz!
Eh bizde olmuyoruz, sevgili can Atatürk ve canımız Cumhuriyet bizim katilimiz değilki! Katilimiz olmadıkları için biz onlara aşığız..
Haydar Özen / Erzincan
+++
İİBF mezunları da kadro bekliyor
Bizler 2010 Lisans KPSS’ye girmiş 300.000’e yakın İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) mezunlarıyız. Türkiye’de en fazla mezun veren fakülte İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’dir.
Geçtiğimiz dönemde yapılan üç merkezi yerleştirmede bazı kurumların Genel İdari Hizmetler (GİH) sınıfı memur alımlarında GİH ve büro memurluklarıyla ilgisi olmayan bazı bölümlerden alım yaptığı görülmektedir. Bu durum biz İİBF mezunlarını son derece mağdur etmiştir. Bu mağduriyetin giderilmesi için 2012 Haziran ayında 2010 lisans puanıyla son kez yapılacak olan KPSS-B grubu memur alımında İİBF mezunlarına 15.000 kadro verilmesini talep etmekteyiz. Ayrıca söz konusu yerleştirmelerde SGK, PTT, gümrük, İŞKUR, tapu, içişleri, KİT’ler, belediyeler, YURTKUR ve üniversitelerin GİH sınıfı ve büro memuru personel ihtiyacını İİBF mezunlarından karşılanmasını talep ediyoruz.
Kurumlar 2012 Haziran atamalarında GİH ve büro memurluğu alımlarında bu işin eğitimini alan biz İİBF’lilerden alım yaptığı taktirde, kurumlar sağlıklı çalışabilecek ve birçok kurumda kuyruklar son bulacaktır.
Ali Ümran Akkaya
+++
Kahramanmaraş’ta meydana gelen patlamada dayısını kaybeden gencin feryadı
Patronun
iktidarlı
dostları varsa
insan hayatı
teferruatmış
meğer
Ben Kahramanmaraş’tan Ümit Çolak. Burada yaşamakta olan bir vatandaşım. Rahatsız edişimin nedeni 13 / 04 / 2012 günü kot boyama fabrikasında meydana gelen patlama olayıdır.
Bu olayda Erkan Gölge isimli dayımı kaybettim. Ben ve ailem ve tüm insanlar bu olaydan dolayı çok üzgünler, sanıyorum ki buna siz de dahilsiniz. Sonuçta dört can kaybedildi. Geride kalan eşler çocuklar bunlar arasında Erkan dayımın 2 çocuk ve 5 aylık eşi hamile eşi de var. Bu küçücük çocuk hayata gözünü açtığında babası yanında olmayacak. Bir kazanla başlıyor bütün her şey; yeni olarak adlandırılan ama eski bir kazanla... Ne şanslı ki oranın usta başı bu kazanla çalışılmaz diyerek işi bırakıyor. Olayın şahididir kendisi... Bir facia oluyor, müfettiş gönderiliyor, olayın sorumluları işletme sahipleri geziyor, bir şey olmamış gibi suçlu aranıyor. Ayıptır ki suçu ölen rahmetli insanlara yıkmaya çalışıyorlar. Dayımın eşi bile şahitdir ki, dayımı 3 aydan bu yana geceleri bile telefon açarak çağırmaktalar “kazan arızalandı, usta gel”. Şaşırıyorum. Baskılarla çalışanlara “kazanımız yeni” dedirtiyorlar. Yeni alınmış kazan nasıl patlıyor; işçi hatası tabi!
İşyeri sahibi AKP il başkanlığı yapmış, varlıklı ve nüfuslu bir insansa kim ne yapabilir?
Olay oldu milletvekilleri atladı geldi. Peki kime ölen dört işçiye mi? Garibanlara mı? Tabi ki değil, dostlarına! Hiç biri sordular mı, araştırdılar mı, acaba bu olay nasıl oldu? Sanmıyorum...
Patron AKP il başkanlığı yaptı diye dört insanın hayatı bu kadar ucuz olmamalı!
Ümit Çolak Kahramanmaraş