'Yeni Türkiye' dedikleri bu muydu!

Tişörtünü çekmiş, gırtlağına kadar bütün ağız içini gösteren kahkahasıyla “yaz kafasındaki” (Kadraja girmeyen kısımda rakı balık da olabilir ki bu vurgunun sebebi, insanları yediklerine, içtiklerine, giydiklerine göre fişlemeyi adet edinmiş bir zihniyetin ironik halini gösterme isteğidir.) Alper Görmüş’ü Türkiye gazetesinin sürmanşetinde, “kulak” tabir ettiğimiz “başköşe”de görünce, önce bir “nasıl yani” diye kilitleniyor insan.
Varlığını “milliyetçi” damarı da olduğu iddiasındaki bir “cemaat”in abonelik, ilan, alışveriş vs. yoluyla verdiği maddi desteğe borçlu olan bir gazetede, “eski Aydınlıkçı” (Benim ölçü birimim değil; o mahallenin “kara propaganda yaftası” olduğu için kullanıyorum.), terör örgütü propagandasını yapmaktan hapis yatmış, “darbe günlükleri” yayını yoluyla bastığı düğme ile “peygamber ocağı”nın bertaraf harcına katılmış, kadınları potansiyel “fahişe” gören, eşcinsel ilişkiye onay veren sado-mazoşist Ahmet Altan’ın mesai ortağı, eski Taraf’çı Görmüş’ün “insani yönü”nü öne çıkarma gayreti de ne ola!
Ama durun ya...
Bu fotoğrafla, “eski Tarafçılar” Melih Altınok ile Yıldıray Oğur’un “Eylül’den sonraki dönüşüm hamlesi” çerçevesinde Nuh Albayrak’la el sıkıştığı haberini bir arada okursak taşlar yerine oturacak galiba!
En son söyleyeceğimizi, şimdiden çıtlatmakta fayda var; dursun aklınızın bir kıyısında:
Kadrosu “Eski Tarafçılar”la yeniden dizayn edilen Türkiye gazetesi “Yeni Taraf” mı oluyor acaba?



***

BirGün ve Odatv önceki iki gün art arda -amiyane tabirle ipliğini pazara çıkarmıştı-; Birgün’de “ulusalcı” yazılar yazarken Odatv’ye geçmek isteyen (Ki o günlerde Emperyalizm’in İkna Odaları başlıklı bir yazı dizisi hazırlıyordum ve BirGün ile Osman Kavala arasındaki ilişkiden söz ettiğim için Altınok çok içerlemiş, gönderdiği e-postada Soros’dan fonlananlarla işi olmayacağını anlatmıştı uzun uzun...) sonra soluğu “siyasal İslamcılarla işbirliği yaptığı için” yerden yere vurduğu Taraf’ta alan Melih Altınok’un Türkiye’de yazacak olması -en azından benim için- garip de değil, kayda değer de...
Rüzgarın savurduğu yeni bir yer işte; mazallah(!) yarın bir gün “milliyetçiliğin” pirim yaptığını hissederse, bir bakmışız “köşe komşumuz” oluvermiş!

***

Ve fakat Yıldıray Oğur, “Türkiye nereye gidiyor” merak edenler için anlamlı bir işaret fişeği.
İlk kez 2000’lerin başında 19 Mayıs kutlamalarına itiraz eden ve Cumhuriyet gazetesinin “Genç Subaylar Rahatsız” manşetine tepki gösteren “Amerikan malı Converse’li darbe karşıtı gençler” (Genç Siviller)le tanıdık kendisini. Tiz zamanda Taraf’ça keşfedildi! Ahmet Altan ve Yasemin Çongar ona “köşe” vermekle yetinmedi bir de “yazıişleri müdürlüğü”ne getirdi. Çongar ve Baransu ile birlikte ekran ekran gezip, Taraf’ın TSK’yı hedef alan operasyonuna, “delil” sayılan, ancak birçok üniversiteye göre “sahte” olan CD’lere “kefil” olan isimdi.
Sonra bir gün,“çocuk pornocularını savunabilmiş” Gülay Göktürk’e siper oldu, “Ordu sizin nerenizi koruyor” diye Fatih Altaylı’ya esip gürledi... (Türkiye gazetesinin hitap ettiği kitleyi düşününce, madem bu üsluba açtılar kapılarını, yönetim logonun yanına “+18” ibaresi koymalı bence... Bunca “akil” transferinden sonra Türk bayrağı hâlâ orada öyle rahat dalgalanamayacağına göre yer de müsait!)
Ve hemen akabinde Yasemin Çongar, Mümtaz’er Türköne, Cengiz Çandar, Nuh Gönültaş, Etyen Mahçupyan gibi isimlerle birlikte Gülay Göktürk’ün “Erdoğan’ın Demokratik Türkiye idealine aykırı tutumu”nu kınayan bildirinin imzacıları arasına girdi!
Derken “süreç” başladı, “The Balıkçı” haberlerinin altında onun imzası vardı!
MediaCat tarafından daha adını kimsenin bilmediği günlerde sonradan kendisi gibi akil olacak Hilal Kaplan ile birlikte “Türkiye’nin en etkin 20 genç yazarından biri” olarak pompalandı!
Oğur son dönemde en büyük alkışı “Atatürk’te birleşmek sapıkça” diyen Milat’tan aldı!

***

Buraya kadar olan hatırlatmaları, iktidar olmak, yahut iktidarını korumak savaşı verenlerin “yoktan var etme sanatı”na dikkat çekmek için sıraladım.
Yoksa Oğur’un misyonunu anlamak için Taraf’a veda ederken yaptığı şu itiraf üzerine azıcık kafa yormak kafi:
“Barış ihtimalinin önüne Erdoğan’ın faşistliğinden Öcalan’ın piyonluğuna kadar ellerine ne geçtiyse fırlattılar. Barışın yoluna Kandil’in buna izin vermeyeceğinden, Demokrasinin elden gittiğine kadar tomruklar, molozlar yuvarladılar. Ama barış bütün o engelleri aşarak geldi işte. Artık PKK bile geri çekilirken geri dönmek için çok geç kaldılar.
(...)
Ankara’da Genelkurmay’ın boşalttığı vesayet koltuğuna tamah edip, KCK davalarından, Oslo’ya kadar barışa karşı pusuya yatmış, ıskartaya çıkmış emniyetçilerle ittifakı bünyeleri sindirebildiğine göre zaten henüz emeklilikleri gelmemiş demektir. Zor zamanlar için biriktirilmiş belge, kaset mühimmatı onları nereye kadar götürür, bunun artık ne kadarlık bir itibarı kaldı, herhalde hesap etmişlerdir. (...) Emniyet’in dinleme boruları Kadıköy’e bağlansa Taraf’ın resmî hikâyesini değiştirmek için artık çok geç.”
Nereden nereye; Ahmet Altan yollanırken Genel Yayın Yönetmeni olacağını hayal etmişti; Oral Çalışlar ile birlikte bakmayın “istifa” dendiğine “iktidar içinde iktidarını koruma derdindekiler” ce tasfiye edildi!
Ben Enver Ören’i tanımadım ama bir çok “milliyetçi” nin -her şeye rağmen- “Enver Abi” diye andığından hareketle, zannediyorum kemikleri ters dönüyordur şimdi yattığı yerde!
Hoş, sağlığında Türk gençlerine yabancı vakıfların fonlarıyla köşeyi dönme nasihatlarında bulunan Tuna Bekleviç gibiler, bir anda zuhur eden Kandilsever muhabirler gibi sızmalarla “operasyonel” bir döneme girildiğinin ipuçları veriliyordu ama yine de bu devşirilme eni-konu analize muhtaç bir kırılma noktası Türk basınında...
Yıllardır eskisini yıkacağız, yenisini kuracağız dedikleri “Yeni Türkiye” buymuş ha;
“Eski Taraf”ın küllerinden doğurtulacağı bir ameliyathane; bakalım kimlere “neşter” vurulacak “Eski Türkiye” de!
Ve elbette:
Bakalım gazeteyi yıllarca sırtında taşıyan “Enver abi camiası”ne diyecek bu olup bitenlere?

Yazarın Diğer Yazıları