“Yeni Anayasa” gizli dinlemeyi önlemeli!
Öyle bir hava yaratılmış bulunuyor ki, sanki dinlenmeyen hiç bir telefon veya ev bulunmuyor.
Kim kimi, niçin, neden, dinliyor, bu tür eylemlerin kaçı yasal gibi sorular ve endişeler ülkeyi “güvensiz” hale getiriyor.
Ne yazık ki, koskoca bir devletin en önemli mevkilerindeki ilgililerini dinleyip ses kayıtlarını “sır” dolu bir sitede yayınlamak, çok önemli bir durum arz ediyor.
Temeldeki dinamit!
Son yıllarda bazı ülkelerin adı geçince, “Telekulak Cumhuriyeti”, “Telekulak Devleti” tabirleri akla geliyor.
Bu “utanç” dolu “dinleme” ve “ifşa” eylemleri, halkımız tarafından oldum olası yadırganıyor.
Yani, Türkiye Cumhuriyeti asla ne “telekulak” ne “istihbarat edinme” ne de “gizli arşivleri” düzenleme ülkesi olmak istiyor.
Gerçekten de bu feci durumdan kurtulmanın tam zamanı yaşanıyor.
Özellikle hazırlanmasına nihayet başlanacak olan “Yeni Anayasa”da gizli dinlenmenin kesinlikle yasaklanması gerekiyor.
Sadece, milli güvenlik konularında o da mahkemeden alınacak gerekçeli kararla dinlemelerin yapılabileceğinin benimsenmesi icap ediyor.
Yani, bir bakıma devletin bile ulu orta dinleme yöntemlerinden yararlanamayacağı bir zırhın oluşmasını beklemek, bireyin en tabii hakkı konumunu kazanmış oluyor.
Çünkü, dinlemenin tahribatı devletin temeline dinamit koyacak kadar güçlü görünüyor.
Elektronik postalara düşen bir nottan özetlenen bilgilerde, elektronik istihbaratla neler yapıldığına veya yapılabileceğine dikkat çekiliyor.
Bu arada, ABD’nin istediği uçağı, istediği rotaya yönlendirebileceğinin bile teknik bilgileri yer alıyordu. Hatta NATO’nun Yugoslavya’daki operasyonda, koruma/gözetleme görevi yapan Türk F-16’ların belirlenen rotadan saptıklarında, tepelerinde dolaşmakta olan ABD AWACS uçaklarının müdahalesiyle ekranlarının karartıldığı belirtiliyordu.
İş bununla bitmiyor, Birinci Körfez Savaşı’nın başladığı saatlerde Ankara’daki kritik noktalarda iletişimin kesildiği, Eskişehir’de gerçekleştirilen bir tatbikatta ABD’nin plan gereği, bütün üssün iletişiminin karartıldığı gibi uyarı notunda “inanılması zor” iddialar yer alıyordu.
Otomobille bir tünele girildiğinde, radyodaki yayının birden kesilip tünelle ilgili bilgi veren başka bir yayının devreye girdiği hatırlatılarak, sistemin basit bir işleyişi özetleniyor.
İpin ucu ABD’de
İşte basit bir izahı yapılan bu “elektronik müdahale” sayesinde özellikle ABD’nin karada, denizde ve havada istediği her türlü operasyonu yapabileceği sonucu çıkıyor. “Gizli” konuşmaların da, buna benzer bir “ortam dinleme” tekniği ile kaydedildiği öne sürülüyor. Her ne kadar, telekomünikasyon sistemimiz kısmen de olsa “yabancılar”ın elinde olduğundan böylesi bir “dinleme ağı”nın oluşturulduğu iddiaları varsa da asıl operasyonun “ABD” çıkışlı olduğu daha mantıklı bulunuyor. “İnternet”in bir ucu Pentagon’dan geçiyor iddiaları da unutulmuyor. ABD istihbaratının, yüksek teknolojiye dayalı dinleme operasyonu, ne yazık ki bir bir hükmünü icra ediyor. Gelişme aslında uydulararası bir savaşı da gündeme getiriyor. Türkiye’nin her bakımdan çok dikkatli olması, özellikle “gizli” ve “kilit” durumundaki makamlarının sık sık temizlenmesi icap ediyor.
Unutulmamalıdır ki, “Bade harab ül Basra” (Basra harap olduktan sonra) hiçbir önlemin önemi kalmıyor. Wikileaks’ın ifşaatları bu arada, PKK’nın ve MİT’in karıştığı dinlemeler her şeyi, adeta ispatlıyor.
Yani, “Yeni Anayasa” da bu vahim gelişmelerin önüne geçilmesi ivedilik kazanıyor.