Yemin töreninin “en”leri
Bir kere şunda anlaşalım sayın vekil, “eğemenlik” değil “egemenlik”, “laaaaaik” değil “laik”.
Tam diksiyon/telaffuz zehirlenmesinden komaya girmek üzereyken Saffet Sancaklı’nın yeminiyle sıçradım yerimden. Benim izleyebildiklerim içindeki en coşkulu yemin onunkiydi; “Günün yemini en kana işleyeni” ilan ettim kendisini!
Vekillerin ilk günkü arz-ı endam notlarına geçmeden önce, şu gelin başıyla kaynana topuzu arasında sıkışıp kalmış garip saç şekillerini büyük oranda tarihe gömen kadın milletvekillerine teşekkür ederim. Yine dallı güllü entarisiyle “kına gecesine giderken, bir uğradım”, fuşya başörtüsüyle “altın gününe gidiyordum da kalabalığı görünce ne oluyor bir bakayım dedim” kafasındaki teyzeler yok değildi ama Leyla Karabıyık, Meral Akşener gibi yerine, yaşına göre giyinmiş şık kadınlar ağırlıktaydı bu sefer Genel Kurul salonunda.
Keşke aynı şeyi erkek vekiller için de söylemek mümkün olsa... Erkekler “en renkli meclis” sunumunu hayli yanlış anlamışlar; o sahne ışıltılı mavi takımlarının içinden patlayan pembiş kravatlarıyla beni benden aldılar... Neyse ki bu konuda eşiği hayli aşağıya çeken bir Sırrı Süreyya Önder var mesela da yırtıyorlar; günün tek rüküşü olmasa da rüküşlerinin efendisi Önder’di. (Şanlıurfa’nın şal desenine boğulmuş temsilcileriyle, motif karnavalı halindeki “zengin” kravatının göbeğine bir de nazar boncuğu kondurmuş arkadaş da gözümden kaçmadı ama “çiçeği burnunda” kontenjanından takılmayayım dedim onlara; “Milano’dan bozma Ankara modası” diye bir şey var öğrenirler zamanla...) Hakkını yemeyelim; giydiğini yakıştırma mevzusunda Tarkan Akıllı, Tekin Bingöl gibi umut vadedenler de vardı -bu arada moda eklerine mi transfer olsam acaba-!
Günün sempatiği: Açık ara Özcan Purçu.
Günün şirini: Yemini tekrarlaması istenince büründüğü çocuksu halle Selin Sayek Böke.
Günün ciddiyetten taviz vermeyeni: Ali Uzunırmak.
Günün “ağır abi(!)”si: Abdurrahman Öz.
Günün -tontiş de denmez ki şimdi- işte öyle bir şeyi: Mustafa Tuncer.
Günün şekli: Ali Haydar Hakverdi.
Günün “öğreten adam” pozu keseni: Ahmet İyimaya.
Günün “ıssız adam”ı: Açık ara Tayyip Erdoğan.
Günün “istenmeyen adam”ı: Erdoğan’a tur bindirmeyi başaran Efkan Ala.
Günün dil sürçmesi: “Geçici Genel Başkan” Deniz Baykal.
Günün “boynu büküğü”: Numan Kurtulmuş.
Günün içten içe “başardımm” çığlıkları attığı duyulan heyecanlısı: Burcu Kayıkçı.
Günün “huysuz ve tatlı kadın”ı: Jülide Sarıeroğlu (Gençsin, güzelsin bir gül be ablacım, biraz tebessüm...)
Günün asisi: Hırsı, öfkesi her hecesine sinen, gülümserken bile “kin” deyip önyargı beyan etmeyeyim ama öfkesi hissedilen Ravza Kavakçı.
Bu arada...
AKP’den ricam “ses”ten yürüyecekseniz aman bunu Uğur Işılak’la yapmayın size Ertan Aydın’ı keşfettim!
Günün kürsüye en yakışanı: Parti ayrımı yapmaksızın bütün gençler aslında. Turan Yaldır, Gaye Güler, Mehmet Parsak, Ceyhun İrgil, Erkan Aydın, Zeynel Emre, Erkan Kandemir, Sena Nur Çelik... Dilerim çoğalsınlar...
Günün ikiyüzlülüğü: HDP milletvekillerinin Genel Kurul’a girmeden önce “Yemin Metni”ni benimsemediklerini açıklayıp, kürsüde, Türk Milleti dememek için şekilden şekle girerek, bağlı olmadıkları kavramlara, bağlı kalacaklarına dair namus ve şeref sözü verebilmiş olmaları.
Günün “subliminal mesajı(!)”: Feleknas Uca’nın yakasında taşıdığı, Yezidilerin kutsal saydığı tavus kuşu figürü...
Ha bir de günün “yemin etmeden çarpılanı” vardı;
Siz konuyu biliyorsunuz adıyla kirletmeye gerek yok sayfayı!