Yavrular...
Boynuz kulağı böyle geçiyor demek ki... Allah biliyor; hiç öyle “ölünün arkasından konuşulmaz” nasihatlerine kulak asmadan; kabir azabı niyetine, ellerim titremeden sayıp dökecektim “idamları imzalarken elleri titremeyen” Kenan Evren ve “içimizdeki” iş birlikçilerinin sicillerini.
Ama “yavruları” bir rahat vermedi ki...
Bir yanda;
- Rize’de atılan “o gazetelere, gazetecilere, siyasi parti liderlerine, milletvekillerine, adaylarına; benden olmayan herkese haddini bildirin” naraları,
- Muhalefet partilerinin indirilen afişleri, mühür vurulan temsilcilikleri,
- Parola; derdest serbest, yine bir şafak dalgası; gözaltılar, gözaltılar...
- Yargının üç temel ayağından birine, “savunma” ya ve demokrasinin dördüncü kuvveti medyaya kapanan Danıştay töreni,
Velhasıl bir yanda işte Kenan Evren adıyla özdeşleşen/sembolleşen “darbe rejimi”nin sivil evlatları...
* * *
Diğer yandaysa;
Her devrin darbe şakşakçılarının “kendilerini aştıkları” yegane üretimleri(!); muktedire taklada sınır tanımayan; hak, hukuk, adalet, ahlak, inanç, insanlık onuru ne varsa üzerinde tepinebilecek meşrepteki besleme yavrularının iftiraları...
* * *
Şöyle iki dakika, ağız tadıyla darbecisiyle hesaplaşacak kadar bile huzur yok bu ülkede. Tam yazıya oturdum; o, “çukurdan naklen” yayının tapeleri düştü internete!
“Ecdad”ları yağlı urganla boğuyordu gencecik fidanları; “yavruları”nın elleri titremeden imza attığı “haysiyet cellatlığı.”
Bu ülkede İçişleri Bakanlığı, TBMM Başkanvekilliği yapmış hiçbirini yapmasa ne, bir eşe, bir anneye, dün öğrendim artık bir de babaanne adayına, bir kadına saldırıyorlar pervasızca, -o kadın ki; ironiktir şimdi güya kalkanı oldukları, güya ihya ettikleri, güya kol kanat gerdikleri “başörtülü bacılarımız”ın hakkını-hukukunu çiğnetmemek için, bugün meydanlarda atıp tutanların tank paletlerinin sesini duydukları an pıstıkları günlerde, gözünü kırpmadan siyasi kariyerini tehlikeye atmış biri-:
- Bir kadına yakışmayacak halde kasedi var...
Ağzını yaya yaya bunu konuşmak, bu nevi bir sözde şantaja, özde ise asılsız ve lakin çileden çıkarıcı bir iddiayla tahrike (çünkü ayan beyan ortadaki ’ah bir illegaliteyekaydırabilsem’el ovuşturmasıyla kurulmuş kirli bir tezgah bu) başvurmak, tam da “bir erkeğe yakışacak hal”ya!
Bu çamurun muhatabı olmak durumunda kalan Meral Akşener’le konuştuk dün. “Alçaklık dedim, daha ağır ne söylenir” dedi, bütün hukuki haklarını kullanacağını, avukatına gerekli talimatı verdiğini söyledi.
Alçaklık bile yükseklik kalınca bu kafaya; başka ne denir bilemiyor insan tabii.
Akşener’in “Nur Suresi” hatırlatması kâfi -anlayana-:
“Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar dünya ve ahrette lanetlenmişlerdir. Onlar için çok büyük bir azap vardır...”
Ama işte kişinin bunu idrak edip, ibret vesilesi kılması için bile önce “Müslüman görünümlü münafıklardan” olmaması, yani Allah korkusu, onun için de Allah inancı olması gerekir!
Bir kadın için, boyundan büyük erkek evladı olan bir kadın için, aile kurumunu hayatının merkezi yapmış bir kadın için zor tabii ama bir lafa bakmak lazım laf mı diye, bir de söyleyene;
Adam mı ki!
Hem nasıl olsa, Allah’ın “onlara gerçek cezalarını tastamam verdiği gün onlar da Allah’ın gerçek olduğunu anlayacaklar!”
Not: Meral Akşener utanır; meydan meydan dolaşıp “sizin namazında niyazında, ülkücü bacınızın, hacı bacınızın namusuna dil uzattılar” diye ağlayamaz, MHP’liler ar eder propaganda malzemesi olarak kullanamazlar bu aşağılık tavrı; bu “alçaklığın” cevabı, 7 Haziran’da vicdanınıza kaldı!