Yasmin

Adı Yasmin Halef(ti).
2 aylık(tı).
Geçmiş zaman kipi ele vermiştir zaten trajediyi ama adlı adınca da söyleyeyim:
Öldü Yasmin.
Soğuktan. “Donarak” yani!
Öyle Kars’ta, Ardahan’da, Ağrı’da değil, Adana’da dondu. Çünkü derme çatma, paramparça, yamalı bir çadırda yaşamaya çalışıyordu.
***

selcan-012.jpg
Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü’nün basın danışmanlığını yürüttüğüm için bir süredir Adana’dayım. Önceki gün, Adana Büyükşehir Belediyesi Sağlık Daire Başkanı Fatih Karayandı ile karşılaştık; -aslında hayli esmerdir kendisi- suratı bembeyaz, kireç gibiydi.
“Hayırdır” dedim, o anlattı -bölünen, parçalanan, iç savaşa sürüklenen, işgalle karşı karşıya olan her ülkenin fıtratındaki(!)- trajediyi.
Yasmin’in ailesi iki yıl önce gelmiş Türkiye’ye;
Suriye’den!
10 gün öncesine kadar İstanbul’daymışlar. Baba Garit “ne iş olsa” yapmış, anne Şadiye bebekleriyle evde (ev denirse sığındıkları yerlere). Derken doyamaz olmuşlar taşı toprağı altın(!) şehirde... 10 gün önce ver elini Adana. İş-güç yok, ev-bark yok...
***
Adana’da Bakanlığın oluşturduğu bir kamp var ama dolmuş taşıyor; tıka basa. Yetmiyor ülkelerinden kaçanlara!
Artık iş öyle bir hale gelmiş ki bohçasını kapan, hiçbir yetkili kişi, kurum, kuruluşla irtibata geçmeden, boş bulduğu yere konduruyor çadırını. Çadır da çadır olsa; yarısı naylon, yarısı lime lime olmuş kumaş parçaları... Soğuk da, yağmur da, çamur da olduğu gibi yataklarının, yemeklerinin içinde. O koşullarda değil yeni doğmuş bir bebek, sağlıklı bir yetişkinin hayatta kalması mucize.
Halef ailesi de böyle, boş gördükleri yere yerleşenlerden işte... Kimden, ne yardımı talep edeceklerine dair fikirleri yok. Eğitimleri yok. Cehalet, yol yordam bilmezlik o boyutta ki Cuma günü ölmüş Yasmin, iki gün boyunca defnini gerçekleştirememişler! Bir devlet dairesinden ötekine sürüklenmişler. En son Büyükşehir Belediyesi’ne haber etmiş yardım etmek isteyen birileri. Sağlık Daire Başkanlığı bir saatte Yasmin’i morgdan almış, mezar yeri bulmuş, defnini yapmış.
Fotoğraflara baktım; vatanından uzakta, belediye işçileri tarafından toprağa verilen el kadar kefen! Anne-babası daha ne kadar burada, çocuklarının mezarına kaç kere gidebilecekler belli değil.
Fatih Bey yaşadıkları yeri gösterdi; fotoğrafını da koyuyorum ki, siz de görün “insan” ı yaşatmak vaadiyle yola çıkanların, sebebiyet verdiği onur, haysiyet katlini... “Hayvan bağlasan durmaz” diye tariflenir ya, öyle bir yer, balçığın ortası.
Büyükşehir Belediyesi ekipleri başka çadırlar da görünce civarda, hepsini sağlık kontrolünden geçirmişler, ihtiyacı olana ilaç vermişler, battaniye, vs... Ama taşıma suyla değirmen döner mi?
***
Özellikle böyle bir dramla başladım yılın ilk gününe; çünkü kalan 364 günde tanık olacaklarımıza gösterge.
“Gösterge” nasıl soğuk, nasıl ruhsuz, nasıl “istatistiksel” bir ifade, “can” var halbuki anlattığım hikayede, bizim olunca nasıl da tatlı olan “can” ... Ve biz öyle bir törpüledik ki başkalarının “can” ına karşı hassasiyetlerimizi; toplumun hiç azımsanamayacak kısmında “ıyyyy Suriyeli” biçimine bir “tiksinme” duygusu yerleşti. Nefrete evrilmesine ramak var. Çünkü -evet- her yerdeler, kaldırımlar, üst geçitler, caddeler; “vicdan kirliliği” yaratıyorlar! “Rahatsız” lık veriyorlar! Kınıyoruz “o zaman ülkeleri için savaşsınlar, niye kaçtılar?” Haklı sorularımız, “Kendi açımız, açıktakimiz bu kadar fazlayken, mecbur muyuz?”
Hiçbirine itirazım yok. Bugün sadece tek bir sorum var hepinize, toprağa konulurken gördüğümde kalbimi zorlayan tek bir soru:
- Yasmin’in ne suçu var?
Esad, Esed, bölgenin lideri, RTE, Erdoğan, Tayyip, sultan, 0 sorun, stratejik derinlik, düş işleri, BOP, GOP...
- Yasmin bütün bu denklemin neresinde?
***

Yazarın Diğer Yazıları