Yasayla örülen örümcek ağı
Dokuz Eylül Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tülay Özüerman, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen “Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı”nda yer alan “iffetli eş” kriterine dönük eleştirim üzerine bu konudaki değerlendirmesini göndermiş.
Ben, son on yıl içinde kamu kurumları eliyle meşrulaştırılan “iffetsizlik”leri sıralamıştım, Prof. Dr. Özüerman da bu ölçüyü “hakkında yüz kızartıcı suçlardan fezlekeler olan kişilerin bulunduğu bir Meclis”in koyuyor olmasına dikkat çekmiş.
Prof. Dr. Özüerman’ın “Eşitlik kavramından hiç nasiplenmemişleri bile isyan ettirecek derecede incitici” dediği tasarıyla ilgili görüşleri özetle şöyle:
“Milletin Meclisinde milletin oyları ile yer bulan herkes; ülke yurttaşlarının tümünü önce insan olarak görmek ve insan onurunu korumakla görevlidirler. Yasa yapmak bir keyfiyet değil, sorumluluktur. Hukuktan, adaletten kopmuş yasalar toplumda düzeni sağlamaz.
Düzenleme her zaman düzen yaratmaz; yasalarla mevcut düzeni yıkıp, yerine yeni düzeni kurabilirsiniz. Yasa yapmak “keyfiyet” haline gelmişse, hukuk devleti olmaktan adaleti sağlamaktan uzaklaşmışsınız demektir.
(...)
Tutuklanan askerler üzerinden yürütülen kampanyalarla yıpratılmaya çalışılan TSK’yı yeniden düzenleme noktasına gelen Meclisin hazırladığı yasa tasarısında yer alan ve neredeyse “sakın asker olma” anlamına gelen cezai hükümlerin ayrıntısı bu yazının sınırlarını aşıyor.
Ancak “Ayırma cezasını gerektirecek disiplinsizlikler” başlığı altında yer verilen maddede yer alan ifadede dolaylı yoldan kadını tahkir eden ve yine erkeğin namusunu kadın üzerinden tanımlayan anlayışa yer verilmiş olması, Meclis içinde kurulan Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu’nun göstermelik olduğunu düşündürüyor.
Yasa tasarısında: “...bazı zorunluluk halleri ve ekonomide öngörülmeyen durumlar dışında aşırı derecede borçlanmaya düşkün olmak ve bu borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getirmek, ahlaki zayıflık, hizmete engel davranışlarda bulunmak, gizli bilgileri açıklamak, ideolojik veya siyasi amaçlı faaliyetlere karışmak, uzun süreli firar etmek, disiplinsizliği alışkanlık haline getirmek, iffetsiz bir kimseyle evlenmek veya böyle bir kimseyle yaşamak, gayri tabii mukarenette bulunmak TSK’dan ayırma sebebi olacak” denilmektedir.
Buradan Anayasada yer alan ve insanın insan olması nedeniyle sahip olduğu ve hiç kimsenin karışamayacağı, devlete de sen bu alanı düzenleme, sadece koru komutunun verildiği, koruyucu temel haklardan biri olan “Özel yaşamın gizliliği” ilkesinin anlamı kalmamış oluyor. Hele bir de “iffetsiz” kelimesi var ki; kadın yasa ile tahkir edilerek ötekileştirilmiş oluyor.
İffetli - iffetsiz ayrımını kimler yapacak? Özel yaşamda iffet arayanlar, hakkında yüz kızartıcı suçlardan fezlekeler olan kişilerin bulunduğu bir Meclis içinden çıkıyorsa ve Meclis’in içinde kadınlara karşı ayrımcı konuşmalar yapılıyorsa, bir kafa karışıklığı içindeyiz demektir ve kadınla erkeğin eşitlenmesi yolu ile kadının mağduriyetinin önlenmesi bir yana, kadının yasa marifeti ile ötekileştirilerek mağduriyetinin yasalaşması aşamasına geçilmiş demektir.
(...)
Fona yerleştirilen kimlikler üzerinden tartışmalar, çarpıtmalar, asimetrik sıkıştırmalar, filler, sineklerle oluşturulan yapay gündemlere takılmış gidiyorken, bütünü kaçırıyor; bütünlüğümüzü zedeliyoruz. Geleceğimize yasa marifeti ile konulan ipotek ise ayrıntı gibi kalıyor.
Zorba düzene uymanın yeniden öğretildiği günümüz sürecinde, otoriter ve totaliter yönetimlerin alt yapısını oluşturan birey profilini çok iyi tahlil eden bu sözlerin süzgecinden bakınca; özümüzü yitirerek totaliter anlayışa evrilişimizi tahlil edebilir ve teslimiyet yerine, çıkış üzerine yığılabiliriz.
Yasalarla örülen bu örümcek ağını yırtmak için ne çok sebebimiz var!.. Bunları konuşabileceğimiz zeminler ise çok kısıtlı.”