Yaşar Kemal ve özür
Gazeteler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ödül törenini “Köşk’te üç özür” manşetiyle vermiş. Cumhurbaşkanı Gül, bu törende ödül verdiği Yaşar Kemal, Turgut Cansever ve Alaaddin Yavaşça’dan, toplum ve devlet adına özür dilemiş. Cumhurbaşkanı “Uğradığınız anlayışsızlık veya haksızlık nedeniyle sizleri üzmüş olabiliriz” demiş. Turgut Cansever ve Alaaddin Yavaşça için söylenenlere ilave edilecek bir şey yoktur. Ancak Yaşar Kemal için aynı şeyi söylemek mümkün değildir.
Bilindiği gibi toplumların medeni, ahlaki ve ekonomik kalkınmasıyla kültür ve sanattaki seviyeleri arasında büyük bir ilişki vardır. Ülkelerin gerçek gelişmişliği ve kalkınmışlığı ancak kişi başına düşen kültür ve sanat eseri miktarıyla ölçülebilir. Hatta toplumlar kendi kendilerini kültür/sanat aracılığıyla ifade edebildiği ve sosyal bilimlerin aracılığıyla da anlayabildiği ölçüde medenidirler. Bu bakımdan kültür ve sanat adamlarına verilen değer, o ülkenin ve toplumun medeni kalitesinin göstergesi olduğu söylenebilir. Kültür ve sanat adamlarına bu bağlamda ödül verilmesi, onların gönül gücünü harekete geçirici bir olgudur ve yerindedir. Ancak ödül verirken bunun “özür” ile birlikte yapılması tuhaftır.
Kim olursa olsun kültür ve sanat adamlarının şöyle ya da böyle yetişmesini sağlayan da bu toplumdur. Devletin ya da toplumun kültür ve sanat adamlarına “haksızlık” ve “anlayışsızlık” yapma hakkı nasıl yoksa, onların da kendi devletini ve toplumunu küçük düşürmek ve haksızlık etmek gibi bir hakları olmamalıdır. Gerçekte, yurt içinde ve dışında her fırsatta devlete ve topluma meydan okuyucu bir tavır içinde olan “aydın” ve sanatçıların içinden çıktıkları Türk toplumuna özür borçları vardır.
Barışı teröristler bozmaktadır!
Yaşar Kemal, devletin verdiği ödül ve özrü birlikte kabul ettiği törende şunları söylemiştir: “Bugün, dünya da, ülkemiz de barışa susamıştır. Ne büyük mutluluktur ki, dünyamız hâlâ onbinlerce çiçekli bir kültür bahçesidir. Her kültürün bir rengi, bir kokusu vardır. Dünyamızın bir çiçeğinin koparılması, bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır”.
İnce Memed’in yazarının bu sözlerine kimsenin itirazı olamaz. Ancak bu sözlerin bir anlamının olabilmesi için; renk, koku, kimlik, çiçek, insan hakları, demokrasi, barış vb.. kavramları kullanarak katliam yapan katil teröristlerin öncelikle lanetlenmesi gerekir. Çünkü Yaşar Kemal’in istediği barışı teröristler bozmaktadır. Masum insanların yaşamlarına kast eden, eli silahlı katil teröristleri kınayamayanlar tam tersine onları cinayet işleyemez hale getirmek için çalışan devleti suçlamaları, tam anlamıyla çelişkidir. Adı büyük bir çok yazar ve sanatçının toplumun bütün kesimlerince saygı görmemesinin temel nedeni bu çelişkili tavırlardır.
Yaşar Kemal’in bu çerçevede yaptığı yüzlerce konuşmadan yalnızca birisi şöyledir: “Gerillanın adını terörist koyduk. Bundan da bir umut bekledik”. Yaşar Kemal’in ülkeyi bölmek için masum insanların kanlarını dökenleri lanetlemesi gerekirken, onlara meşruiyet kazandıran sözler etmesinin, teröristleri daha çok insan öldürmek için cesaretlendirmediği söylenebilir mi? Hem teröristleri haklı ve meşru gören sözler etmek, hem de barıştan ve insanlıktan söz etmek tutarlı bir tavır mıdır?
Yaşanan gerçeklere rağmen toplumdan ve devletten özür dilemesi gereken bazı kişilerden devletin “özür” dilemesi ilginçtir. Devletin en yüce katının “özür” dileme makamı olmaktan çıkarılması gerekir.