Yaşamak istediğimdir Her Yaz
Böylesi bir yaz vız gelir bana vız
Çekip gider yanımdan ve yâdımdan
Yedi yabancı misali.
Bronz tenler ki
Yaz ordusunun üniforması
Deniz, güneş, kum işte o kadar
Böylesi yaz bana boşuna avaz gelir...
Yazın bana çok gelmesi için ağır şartlarım vardır
Bir kucak yaban tezeği toplanmış olmalı kırlardan
Bir ocak kurulmalı deli düz ortasına ya da bir tepe dibine
Sonra yeni sökülmüş birkaç kilo kadar kartol (patates yani)
Ve birkaç lazut, bildiğin mısır
Bunlar bu ocağın közünde közleme olacaklar
Bu ocağın közünde bir güğüm de çay demlenecek
Şimdi tamamdır işte!
Yaz gözüme girmiştir artık
Bu sahneler bağımlılık yaratan dilek
Özümle özdeş bir özlemlilikle
Yaşamak istediğimdir her yaz.
Tatlarım, tatlı muratlarım bizim oralarda
Çocukluktan, gençlikten utkusal aparımlarım
Nicedir ki yaşamamışım dostlar bu “utkusal aparımlar” ı... Özler dururum; tezek közünde lazut ve kartol közlemesini...
Öyle işte... Size garip gelse de...
Heybemin gözünde tutkular
Rahmetli Şemsi Belli’den dinlemiştim. Memleketi Arapkir’e gider bir yaz, bir komşu köye de uğrar. Bir dostunun bahçesinde dinlenirken, uyuyakalır. Uyandığında iki çocuk ve ellerinde iki söğüt dalı görür baş ucunda. Şaşırır, “Ne yapıyorsunuz?” der çocuklara. Cevap, benim ve benim gibi düşünenlerin özlediğidir: “Babamız dedi ki sinekler rahatsız ediyor o emminizi, konuktur o, uyanana dek kovun sinekleri.”
Şemsi Belli, özlem ve tutku dolu heybesi ile dolaşırdı her yaz o toprakları. Hadi açalım o heybeyi bakalım neler var. Şiirli yolculuklar olsun:
Sana alafranga şiirler değil
Sana türküler yazmalıyım
Mendil mendil
Nakış nakış deyişler söylemeliydim sana
Dağların doruğunda
Nevruzdan Karçiçeğinden söz açmalıydım
Heybemin bir gözünde tutkularım
Bir gözünde sen varsın
Tezek yaparsın doğan güne karşı her sabah
Kilim dokursun ağlarsın
Sana sevgiden çok önce
Okuma-yazma öğretmeliydim Dağkuşum
Ellere okutmamalıydın betiklerimi
Sana alafranga şiirler değil
Fistanındaki çiçekler gibi türküler demeliydim