Yasa, Anayasa ve demokrasi üzerine
Türkiye, 31 Temmuz 1959’da ortaklık anlaşması yapmak üzere AET’ye başvurdu. Başvuru 12 Eylül 1963’te kabul edilerek imzalandı ve 1 Aralık 1964’de de yürürlüğe girdi. Türkiye tam üyelik için ise 14 Nisan 1989 tarihinde AB’ye başvuruda bulundu. Halen ucu açık biçimde AB’den tam üyelik bekliyor. AB’nin etkin aktörleri ise Türkiye’ye “Şartlar değişti size yeni tür bir ilişki biçimi verelim” diyorlar. Türkiye ucu açık da olsa tam üyelik için diretiyor. Daha kötüsü Türkiye’nin var olması, gelişmesi ve kalkınması için tek yolun AB’den geçtiğini düşünenlerin sayısı inanılmayacak kadar fazladır. Yani Türkiye’de hâlâ gelişmenin, kalkınmanın ve ilerlemenin ithal edilebileceğini düşünenler var.
Biçimsel demokrasi yeterli değildir!
Türkiye, 1946 yılında çok partili sisteme geçti. Çok partili sistem ve demokrasi bu anlamda birçok darbe ve müdahaleye muhatap oldu. Türkiye’de hâlâ demokrasiyi çok partili sistem, çoğunluğun iktidarı, seçimler ve oy kullanmadan ibaret görenler var.
Türkiye’nin ilk Anayasası, 1808’de ayanlarla yapılan Senedi İttifak’ı ve Tanzimat’ı saymasak bile 23 Aralık 1876 tarihinde ilan edilen Kanuni Esasi’dir. Türkiye, tam 134 yıldır bu anlamda mükemmel ve mükellef bir Anayasa arayışı içindedir. Bugün Türkiye’de darbeyi önlemenin neredeyse tek yolunu Anayasayı değiştirmeye indirgeyenler var. Özgürlük, demokrasi, insan hakları gibi süreçleri anayasal metinlere bağlayanlar var.
Anayasa: Günah keçisi!
Türkiye’de anayasa sürecinin bu denli uzun sürmesinin nedeni, her sorun karşısında anayasa ya da rejimin taraflarca günah keçisi ilan edilmesidir. Siyasiler, demokrasinin karşılaştığı sorunların kaynağı olarak yasaları ve Anayasayı görürken, askerler ise sorunların kaynağı olarak siyasileri ve rejimi görmektedir. Bu yüzden demokrasiyi getirmek ya da korumak amacıyla siyasiler anayasayı değiştirmeyi, askerler de rejime müdahale etmeyi bir adet haline getirmişlerdir.
Anayasa’da yapılacak değişikliklerle darbenin önünün kesileceği, özgürlük ve insan hakları konusunda da ilerleme sağlanacağı iddia ediliyor. 1982 yılından 2010 yılına kadar Anayasanın hep daha özgürlükçü, daha sivil ve daha demokratik olması için on beşin üzerinde değişmesi söz konusu oldu. Yapılacak olan yeni değişiklikle on altıncı defa Anayasa değişmiş olacaktır.
Demokrasiyi liberal kılmayan şartlar!
Türkiye sürekli olarak üst yapıda bir şeyleri değiştiriyor. Alt yapıda bir değişme olmuyor. Bu nedenle de yalnız üst yapıdaki değişikliklerden istenilen sonuç elde edilemiyor. Demek ki arıza başka bir yerdedir. Tocqueville ‘Amerika’da Demokrasi’ adlı eserinde, Amerika’da demokrasiyi liberal kılan üç nedenden bahseder. Bunlar; Amerikan toplumunun içinde bulunduğu özel ve rastlantısal durum, yasalar, alışkanlıklar ve geleneklerdir. Demek ki demokrasiyi yasalar değil sosyal yapı, ekonomik kalkınmışlık, kültür, coğrafya ve gelenekler yaratıyor.
Türkiye’de demokrasiyi; liberal kılamayan faktörlerin neler olduğunu sormamız gerekiyor. Bu sorunun cevabı olarak gelenek, sosyal yapı, kültür, alışkanlıklar, coğrafya, ekonomik durum ve tarih gibi çeşitli faktörler sayılabilir. Ancak en önemlisi, Türkiye’nin demokraside karar kılmasının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen hâlâ siyasetçilerin ülke sorunlarını değil, birbirlerini tartışmalarıdır. Yetkin ve etkinler, kendi kendilerini tartışmaktan “şartları eşit kılacak” demokrasinin sorunlarını konuşmaya fırsat bulamıyorlar.