Yargıtay'da tarihi duruşma...
Yüksek yargının yargıçlarının deyimi ile "Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı davası"na giderken salonda yer bulamayıp, dışarıda kalacağım endişesi taşıyordum. Yaklaşık 7 yıl süren yargılamalar esnasında 400'den fazla sanık, milyonlarca sayfalık dosya, Türk adalet tarihine kara bir sayfa olarak geçmişti. Ki savcıları kaçak, yargıçları tutuklama kararı ile aranıyordu günümüz Türkiye'sinde... İstanbul'un 100 Km. dışına Silivri'ye kaçırılan davanın kamuoyundan uzak tutulma planı başarı ile yerine getirilmişti. Devranın dönüp, kumpasların ortaya çıkması ile tutuklunun kalmadığı gibi her birinin masum olduğu gerçeği ile yüzleşen Türkiye'de bu defa başkentin göbeğinde, kentin en işlek caddesinde Yargıtay duruşması yapıldı. Yıllar boyu gazete ve televizyonlarda canlı yayınlarda sahte deliller, gizli tanık ifadeleriyle adeta "linç kampanyası" yürüten paralelin ve havuzun medyası bu defa görmezden geldi tarihi duruşmayı. Ajansların ve duyarlı medya ile merkezcilerin canlı yayın araçlarının toplam sayısı 7 idi. Oysa Silivri önünde günlerce, aylarca 21'in altına düşmezdi bu rakam. Saat başı yargısız infaz gerçekleşip, sözde Ergenekon terör örgütünün efsane eylemleri anlatılırdı. Sabah 09.30'da Yargıtay danışmasından giriş kartını kolaylıkla alıp salona girdiğimde "dost meclisi"nde sandım kendimi. Yıllar süren Silivri yollarında ilk kez tanışıp zamanla kocaman bir aile olduğumuz sanıklar, yakınları, avukatlarının oluşturduğu 'Adalet Arayışı'nın nöbetçileriyle selamlaştık. Mahkeme başkanı yoklamaya başladığında yanı başımdaki Müyesser Yıldız'a "Bunlar, örgüt olmayı beceremediklerini bir kez daha kanıtladı" deyiverdim. Zira yüzlerce yıl hapis cezası alan sanıkların çoğunluğu duruşmaya gelmedi bile. Bu ağır süreç esnasında 13 zanlı hayatını kaybetmişti. Taş duvarlar arasında geçen güneşe hasret yıllar, iftiralar yüzünden ağır hastalıklarla yaşam mücadelesi verenlerin varlığından halen habersiz bu ülke. Yuvası yıkılan, yakınlarını, işini gücünü yitirenlere bigane kaldı bu halk. Çay sigara molalarında parasızlık yüzünden Ankara'da günlerce sürecek duruşmaya katılamayanların isimleri bende saklı. Öyle ya; kumpas esnasında varını yoğunu kaybeden insan başkente gelip, otelde konaklayacak, gidiş dönüş yol parası vs... Yokluğun gözü kör olsun. Hayatlarının geride kalan bölümü ile ilgili tarihi karar için bir kısmının son savunmasını yapacak avukatı bile olmadığından heyetten "barodan avukat görevlendirilme talebi"nde bulunanlar da vardı. Kumpas davalarının fedakâr savunucuları avukatların bir çoğunun vekalet ücreti almadığını biliyoruz. Meslek onurunu korumak için verdikleri mücadeleye tanık olduk. Sonunda adalet savaşını kazanmanın heyecanı vardı bakışlarında. Lakin yılların yorgunluğu, bedbinliği ile "bitse de gitsek" beklentisi ile bir an önce salondan çıkıp, bir türlü yoluna koyamadıkları hayat mücadelesine dönmeyi düşünenler de vardı. Yasa gereği salonda fotoğraf çekmek yasak. Çöp adam bile çizemeyen biri olarak resmini yapmam da mümkün değil. Bir kez daha Nihat Genç'e gıpta ettim. O'nun edebi tasvirleri ile yansıtılabilirdi acının, mücadelenin tablosu. İlk gün söz alan avukat ve sanıklar yüksek yargıya güvenlerini her fırsatta dile getirip, adil yargılanma ile masumiyetlerinin kanıtlanması ile birlikte kumpas kuranların belirlenerek cezalandırılmalarını talep etti.
Türk ordusuna kumpas kurulduğunu fark edip "kağıt parçası ve boru" diye haykırıp personelinin hakkını savunduğu için tutuklanan 26'ncı Genelkurmay Başkanı 26 ay hapis yatmasına rağmen ilk sırada yerini aldı. İkinci gün başladığı savunma üç saat sürdü. Sauna Çetesi, Atabaylar Operasyonu, Ergenekon, Poyrazköy, Askeri Casusluk, Balyoz, Kayseri, Diyarbakır kumpasları, Kozmik Oda derken Başbuğ görev süresindeki kumpasları anlatırken sinema salonunda film seyretme havasına girdim. İlker Paşa ilk defa hükümeti uyarıp; "Bugün bize, yarın size" dediğini belirtti. Üçüncü Ordu Komutanı Saldıray Berk'e ifade vermeme kararını aldıklarını, Trabzon limanında Oruç Fırkateyni üzerinde yaptığı konuşmadan iki gün sonra Kozmik Oda aramasını anlattı. Bana göre tarihi bir savunmaydı.