Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Yargıçlar devletinde sanıklar sınıfı!

Bahse konu olan ülkede yargıçlar devlettir, devlet de yargıçtır. Sonuçta burası, bir kişinin işlediği suçtan toplum, toplumda işlenen bir suçtan da her kişinin sorumlu olduğu demokratik (!) bir ülkedir. Bu nedenle de burada davalar değil, birbirlerine eklemlenmiş davalar silsilesi ile yargılama yapılır. Sanıklar yalnız işlediği suçlardan değil işlendiği sanılan ya da hayal edilen suçlardan da sorumlu tutulur.
Patagonya’da sanıklar, zekâlarını yargıçların zekâsına endekslemek zorundadır. Yalnız dünyaya değil, kendisine de yargıçların baktığı gözle bakmaları şarttır. Bir kişiye yargıç, “sanık” dediyse o kişi sanıktır. Mahkemenin “suçlu” ithamı yaptığı her kişi ise sonuçta suçludur. Sanığa düşen görev bu noktada hangi suçu, nasıl işlediğini düşünmektir! Bir mucize gerçekleşir ve sanığın suçsuzluğu kanıtlanmış olursa bu defa sanığın kemik yaşına bakılır.
Sanıklara Patangonya’da düşen görev delil, kanıt, tanık, yasa, olgu üzerinden savunma yapmak değil, teslim olmaktır. Yargıcın söylediklerine teslim olmak ’gerçeğe teslim olmak’ anlamına gelir. Sanıklık, suçluluğa giden bir süreç olduğu için kimsenin bundan kendini muaf tutması istenmez. Aksi, eşitliğe aykırı davranmak olur!
Patagonya’da diğer sosyal sınıflar gibi sosyolojik bir olgu alarak bir de ’sanıklar sınıfı’ vardır. Sanıklık sınıfından bir üst sınıfa geçiş ancak “hükümlü” lük kaydıyla mümkün olabilmektedir. Burada sanık sınıfı doğasının şartlarını içerir. Beraat ya da masumluk kategorisine geçiş ise mümkün değildir. Bu noktada Hinduların “Kast” sisteminin katı esaslarına benzer bir sistem bütün acımasızlığıyla yürürlüktedir.
Patagonya’da hiçbir şey göründüğü kadar gerçek ya da söylendiği kadar gerçek dışı değildir. Sonuçta burada kişiler farkında olarak ya da olmayarak terör örgütü kurabiliyorlar. Geçmişte örnekleri var.
Kitaplar yayınlayarak ya da yayınlamaya hazırlık yaparak suç işleyebiliyorlar. Sorgulamada silahlarla
kitaplar bu yüzden yan yana
diziliyor.
Kişiler konuşarak ya da geyik muhabbeti yaparak darbe planlayabiliyorlar. Darbeler tarihinde de bunun örnekleri var!
Patagonya’da yargıçlar da dönüştürmek istediklerine önce kendileri dönüşür. Böylece empati yapmış olurlar. Bunu yaparken ’darbe düşünene darbe yapmak meşrudur’ ilkesinden hareket ediyorlar. Sonuçta “kısasa kısas” gibi adil bir yöntem uygulanıyor.
Patangonya’da yargıçlar on yıl içinde bazı dosyalara dönüp bakamazlar. Bu yüzden Hizbül katiller, önce dışarı çıkar ardından da sırra kadem basarlar. Deniz’e fenerle bakan yargıçlar ise aşırı yoğunlaşmadan dolayı azledilirler.
Patagonya’da yargılamanın da kuralları vardır. Orada iddialar gayya kuyusuna benzer, ucu bucağı yoktur. Milyonlarca sayfayı bulan dinleme kayıtları, binlerce sayfayı bulan iddianameler ile tarihte vuku bulmuş her suçla sanıklar sınavdan geçer. Dinlenen, izlenen, takip edilen, tespit edilen, yorumlanan suç unsurları birbirine hem karışır hem de ayrışır. Onların içinden kendine ait suçlamayı bulmak da sanıkların görevidir.
Farklı davalar bir anda aynı davanın uzantıları olarak ortaya çıkar. Sanıklar da periyodik yayınlar gibi taksit taksit toplanır. Sonuçsuz celseler üst üste yapılır.
“Dört yıldır deliller toplanamadı”, “dışarı çıkarırsak kaçarsınız”, “hakkınızda suçlu olduğunuza dair güçlü deliler var” denilerek sanıklar ikna edilir.
Sanıklık sınıfı girişin olup, çıkışın olmadığı bir sınıftır! Patagonya’da sanıkken dünya değiştirmek mümkündür, ancak sınıf değiştirmek mümkün değildir.
Özgürlükler ülkesi olan Patagonya’da tutuklu sayısı hükümlü sayısını geçer. İçerdeki düşünenlerin sayısı da dışarıdaki düşünenlerin sayısını geçmiştir. Tutukluların harıl harıl yazdıkları kitaplar bu yüzden yayınlanır. Adamlar dışarıya çıkıp da haylaz haylaz plan yapacak yerde içeride kalıp kitap yazıyorlar! Bundan daha iyi kamu hizmeti olur mu?

Yazarın Diğer Yazıları