Yargı devreye giriyor mu?
Neresinden bakarsanız kaos... İddialar kadar verilen ifadelerde de çelişki var. Bir taraftan “Devletin çivisi çıktı” diye yakınan sokaktaki vatandaş, diğer tarafta yargıya karşı güvenin sarsılması...
Bütün bunların üzerine hükümetin müdahil olmadığını iddia etmesine rağmen yargı mensuplarını hedef alan açıklamaları ortamı iyiden iyiye gerdi.
Soruşturmanın daha başlangıcında Başbakan Erdoğan’ın “Bu davanın savcısıyım” açıklamasına ana muhalefet lideri Sayın Baykal’ın “Öyleyse ben de avukatıyım” sözlerinden sonra “taraf” lar netleşmedi mi?
Bu saatten sonra Tayyip Erdoğan’ın ya da AKP hükümetinin yargının bağımsızlığını savunması inandırıcı olabilir mi? Üstelik Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in YARSAV’ın dernekten parti haline dönüştüğü iddiası taraflılığın keskin çizgisini oluşturmadı mı?
Devlet idaresi ciddi iştir. Sayın Erdoğan “Bakkal dükkânı işletmiyoruz. Devlet yönetiyoruz” derken, daha önce “kantarın topuzunu kaçırdığı sözleri” inkâr mı edecek? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nı halen onursal anlamda yürüten Sabih Kanadoğlu’nu savunduğu için YARSAV’ın siyasi parti gibi davrandığını iddia etmek “ananı da al git!” anlayışının da kendisi değil midir?
Soruşturmanın başladığı günden bu yana toplumun vicdanına gölge düşüren uygulama ve iddianamedeki çelişkiler yüzünden Savcı Öz için soruşturma talebini en başından reddeden Adalet Bakanı Şahin son tutumuyla parti genel başkanı ve kabinedeki başbakanı ile aynı doğrultuda “savcı” görevini yüklendiğini kabullenmiş oluyor.
Susurluk’tan Ümraniye davasına kadar her fırsatta olayların açığa çıkması ve adaletin yerini bulması yönünden yüzlerce yazıyı kaleme almış bu satırların yazarının kafasında milyonlarca soru işareti varsa sokaktaki vatandaş ne yapsın!
Adalet terazisini elinde tutan yargı mensuplarının bile şüphe duyduğu soruşturmada öncelikle yargı mensuplarını ve toplum vicdanını rahatlatacak bir açıklama yapmak yerine tarafgirliğini körüklemek hangi akla hizmettir?
Devam etmekte olan davalar hakkında yorum yapmak yasal olarak suçtur. Ancak dava sonuçlanana kadar zanlılar da suçsuzdur. Bu esnada zanlıların mahkeme heyetini reddetme hakkı vardır. Aynı şekilde yüksek yargının da mahkeme heyetinde değişiklik yapma yetkisi mevcuttur. Bütün dünyanın gözleri önünde devam etmekte olan bu soruşturmanın üzerinden sislerin kalkması için iddianameyi yürüten heyetin değiştirilmesi zannedildiği kadar zor bir şey olmadığı gibi kamu vicdanını da rahatlatacağı kesindir. Bu, savcı olduğunu ifade eden AKP hükümeti için geri adım atmak olmadığı gibi, avukatlığı üstlenen muhalefet için de kazanım değildir. Kazanan şüphesiz hukuk ve toplumun adalete olan güveni olacaktır.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın başkente gelerek çeşitli temaslarda bulunması hukuk camiasında umutlu bir beklenti oluşturmuştur. Bunu yargının devreye girmesi girişimi olarak nitelendiren ben de çok önemsiyorum. Umarım yargının devreye girmesiyle adalete olan güven yeniden tesis edilmiş olur.