Yarbay Mehmet'in şerefi...
Zekâ seviyemizle alay edercesine yazıp çizenler, tahammül sınırlarımızı zorlamaya devam ediyor. İsyan etmemek, sövmemek için gerile gerile sağlımızı yitirme noktasına geldik. Utanmadan, arlanmadan nasiplenmemiş kiralık kalemler dün aynı safta olduklarının kirli çamaşırlarını orta yere serip, iplikleri pazara çıkarırken bile her dönem sarıldıkları yalan sarmalına dolandılar. Ellerindeki karayı önüne gelene çalanların bir kısmı vıcık vıcık yağ dağıtıyor şimdi. "30 Ağustos törenleri muhteşem geçecekmiş... Tayyip Erdoğan Başkomutan sıfatı ile 30 Ağustos törenlerinde Türk ordusunun düşmanlara göz dağı vermesini sağlayacakmış... Komutanlar hükümet ile çok uyumlu çalışıyormuş..." mışları, muşları bilmem ama nereye dönerlerse dönsünler arkaları hep açık olan fırıldakların rüzgârı sadece virüs saçan klima gazlarını andırıyor. Zaten bozulmuş olan toplum sağlığına hastalık bulaştırıyorlar.
Son dönemde kirli havuzun paçavraları askere nasıl da yağ çekiyor. Türk ordusunun iki güzide tugayları olan Kayseri ve Bolu Komando tugaylarının Doğu ve Güneydoğu'da konuşlanarak terör örgütünün çanına ot tıkayacağını falan yazıyorlar. "Söylesem olmuyor, sussam gönül razı değil." Oysa arazideki alan hâkimiyetinin en önemli hususlarından olan komando birlikleri için atmadık iftira bırakmamışlardı. Ne sivil halka zulmettiklerini bıraktılar ne de insan haklarını çiğnedikleri yalanlarını. Dahası o tugaylarda görev yapan general ve subayları "Ergenekon, Balyoz" gibi "kumpaslarla" yıllarca içeri tıktıklarını da unutmuş görünüyorlar. Şimdi üşenmeden alt alta hangi yıllarda hangi rütbe ile görev yapıp da kumpas ile tutuklanan subayların listesini yazsam bu sütunlara sığmaz. "Askeri vesayete son verme" adına sahte dijital verilerle koca orduyu tasfiye noktasına getiren iş birlikçiler şimdi ordudan medet umar hale gelmiş öyle mi? 30 Ağustos'ta envanterdeki tüm silah ve teçhizat sergilenerek kararlılık vurgusu yapılacakmış!.. "Ankara düğmeye basmış... PKK'nın kökü kazınacakmış!.." Yalanın kuyruklusu bile değil. Düğme sanki Ankara'nın elindeymiş gibi. Salla gitsin... Kökü dışarıda olanın kazınması mümkünmüş gibi günü kurtarıp, 1 Kasım'da dayatılan seçimler için avantaj sağlama gayretleri güldürüyor insanı. Baktılar ki şehit cenazelerinde tepki yükseliyor, AKP puan kaybediyor hemen çark edip "askeri vesayeti" gündeme getirip sütre gerisine geçiyorlar.
"AKP'den Yarbaya üniforma tepkisi" haberine taktım son defa. Kardeş acısı ile tepki gösteren Yarbay Mehmet Alkan'ı infaz etmeye kalkışan tetikçi yazarlar ile AK troller bu defa sağlam kayaya çarptı. Neymiş efendim, kardeş acısını anlıyorlarmış ama üniformasıyla değil, sivil kıyafetle bağırmalıymış... Yuh denir yani... Başına gelmeyenin hoşuna gider. Ömürlerinde hiç böyle acı yaşamadıkları için bilmez cahiller. Protokol icabı, kamera açısına girme gayreti ile Teşvikiye'deki yaşlı sanatçı cenazelerine katıldıkları için şehide son görevi bilmezler. Kardeş acısı ile kahrolan Yarbay Mehmet, ömrü boyunca bütünleştiği üniformasını eğer bulabilirse sıcak yatağına girerken çıkarabilmiştir. Mehmet düğününde de üniformalıydı. Bayramda, seyranda, kandilde, mevlitte hiç çıkaramadı ki... Bu yüzden soruşturma açılacakmış Mehmet'e... Açmazlarsa yazıklar olsun üniformanın kıymetini bilmeyenlere...
Bu ordu ne yazık ki "üniforması ile vedalaşan" personeline sahip çıkamayacak konuma sürüklenmiştir. Üniforması ile acısını haykıran soruşturursa şaşırmayacağım. Her şeye rağmen Türkiye, Yarbay Mehmet'i bağrına bastı. Muhalefet bile sahip çıktı Yarbaya... "Kardeş acısı çeken Yarbayımız şerefsizlerin gözüne batmıştır" doğru sözüne katılırken, şerefsiz tartışmasına son noktayı koyup "Şerefsiz bile bunların yanında şerefli kalır" demeden edemiyorum.