Yara, Giritli Gelin, Ermenistan’da Bir Türkiyeli
Ermeni iddia ve iftiraları rahatsız etmiş Suna Taşdemir Dündar’ı, 272 sayfalık bir roman kaleme almış. “Yara” adlı bu roman, yaralara merhem olmak için yazılmış (IQ Yayınları). Tarihi bilgileri sağanak halinde yağdırıyor yazar. Ermeni düşmanlığı değil amacı, ayna tutuyor Ermeni Milletinin yüzüne. Bir tarihe, bir günümüze dönülüyor, göndermeler yapılıp bağlar kuruluyor. Sürükleyici bir kurgusu var bu kitabın. Yazar iyi bir gözlemci, romanına girecek sahneleri yıllarca biriktirmiş belleğine. Algılıca konuşturuyor kahramanlarını, içlerini iyi okuyor.
Ve Sarıkamış var bu romanda. Sarıkamış’ta üç kuşaklık serüveni olan bir aileden gelen, Sarıkamış’ı eserlerinde belki de en çok yazan ben, “Allah” derim bu duruma. Sağ olsun Suna Hanım, bindirip kitabına, beni oralara götürüp getirdi.
Soykırım safsatalarını çok duyacağınız bugünlerde, okumanızı öneririm bu romanı.
Giritli Gelin
Yılmaz Aslan’ın “Giritli Gelin” adlı romanının iskeletini (Berfin Yayınları), Kurtuluş Savaşı’nda Tarsus ve çevresindeki Fransız işgali, bu işgale yaslanarak gemi azıya alan Ermeni komitacılarının melanetleri ve Kuvay-ı Milliye’nin karşı faaliyetleri oluşturuyor. Aslan, usta bir kalem olması yanında, iyi de bir araştırmacı, romanına derc ettiği tarihi bilgilerin hiçbiri sıradan değil. Bir iki örnek verelim. İstanbul’un Rumların elinde olduğu dönemlerde, Ermenilerin şehre girişi yasaktı, Ege Adalarındaki Rumlar, Ermeni görünce yere tükürüp, köpek ve düşkün anlamına gelen “işkil” sözünü kullanırlardı. Kuvay-ı Milliye’ye katılan Alevi köylerinde bir eren, marifetin makamlarını şöyle sayıyor: Edep, korku, perhiz, sabır, kanaat, utanmak, cömertlik, ilim, miskinlik.
Bu kitap mason dayanışmasını da, misyoner namussuzluğunu da, Ermeni komitacılarının gaddarlığını da tarihi gerçekler ışığında gösteriyor bize.
Ermeni tarihinin çok bilinmeyenleri de olaylara yedirilerek aktarılıyor okura.
İnsanı çoğaltıp yüceleştiren dinsel ve felsefi tartışmalar da okuyacaksınız. Bu kitaptan belleğinizde çok iz kalacak, çok da bilgileneceksiniz.
Ermenistan’da Bir Türkiyeli
“Vatan bildiğim yerde vatandaş sayılamıyorum. Vatanım sanılan yeri vatan sayamıyorum. Ben Türkiyeli bir Ermeni’yim. Köküm Anadolu’da. Doğum yerim İstanbul. İstanbul benim canım”
Ermenistan’a yaptığı gezinin izlenimlerini topladığı 182 sayfalık kitabına bu sözlerle başlıyor Bercuhi Berberyan. “Yansız, önyargısız, salt bir izlenim kitabı” diyor kitabına. Diyor da, yer yer bu çizginin dışına çıktığı, kendi deyimiyle “Ermeniliğinin depreştiği” de oluyor. Sözgelimi 78. sayfada, Ermeni askeri gördüğündeki duyguları, ele veriyor onu. Ama yine de elinden geldiğince nesnel olmayı da beceriyor çoğu kez. Ermenistanlı kadınlara “kokoş”, erkeklere “hanzo” diyebiliyor. Yanlışlıkla verdiği Türk parasını avucu yanmış gibi atan ve “Sen Türksün” diyen Ermeni’ye “Ben Türk değilim” demeyi gururuna yediremiyor. “Belki de Türklüğüm tutuyor” diyor “O düşmanca tavır sinirlerime dokunuyor.”
Metis Yayınları arasından çıkmış “Ermenistan’da Bir Türkiyeli” adlı kitap. Okunmalı bence.