Yanlış hesap Riyad'dan döner
Galatasaray ile Fenerbahçe arasında Riyad'da oynanacak Süper Kupa finali iptal edildi. Krizin İstiklal Marşı'ndan değil, futbolcuların giydiği Atatürk armalı forma ve taşımak istedikleri "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" pankartından kaynaklandığı ifade ediliyor.
Karşılaşmasının ertelenmesinden sonra iki güzide kulübümüzün yaptığı açıklama pek tatmin edici değildi. Belli ki zülfüyâra ve iktidarın hassasiyetlerine pek dokunmak istememişler.
Kupanın Cumhuriyetin yüzüncü yılında Riyad'a taşınması baştan yanlıştı. Üç beş milyon için her şeyi işporta tezgâhına çıkarmak, sonunda hesap edilemeyen sonuçlara neden olabiliyor.
İktidar baştan beri, hep kendi duyarlılıkları ile hareket etti. Kendine oy vermeyenlerin hassasiyetlerine dikkat etmedi. Ülkede başka düşüncede olan insanların yaşadığını, onların görüş ve düşüncelerinin de dikkate alınması gerektiğini hesaba katmadı. "Ben ne düşünüyorsam herkes öyle düşünecek" kibriyle hareket etti. Sonuçta bir spor karşılaşması krize dönüştü.
Tek adam yönetiminin bu çoğulcu değil, çoğunlukçu politikası hâliyle kendi muhalefetini de üretiyor. Mevcut yönetim tarzından rahatsız olanlar herhangi bir muhalefet partisi tarafından ikna edilerek muhalif cepheye geçmiş değiller. İnsanlar kendi gayret ve düşünceleri ile gördükleri yanlışlar ve tek taraflı uygulamalar yüzünden muhalif oluyorlar. Muhalefetin yeterli bir performansı olsaydı, bugün başka bir Türkiye'den bahsediyor olurduk.
Muhalefet için o kadar çok malzeme var ki, üstelik bunlar iktidara destek olanları bile tereddüde düşürecek malzemeler, bunların hiç birini kullanamıyor. Genel seçimlerde mülakatların kaldırılması sözü verilmişti değil mi? Kaldırıldı mı peki? Kaldırılmadı, hani muhalefet? Bu mülakat rezaleti o kadar önemli ki, iş arayanları zorunlu olarak AKP'nin kucağına itiyor. "Mülakatlarda AKP'nin sözü geçtiğine göre, gidip AKP'ye üye olalım, hakkımız yenilmesin" düşüncesi AKP'nin beslendiği en önemli kaynaklardan biri. Mülakatı kaldırmayacaklardır, çünkü bu sayede her işsiz AKP'ye muhtaç oluyor. Bunların adalet, hak, hukuk diye bir dertleri yok. FETÖ'nün bıraktığı yerden, onlara rahmet okutacak şekilde haksızlıklara devam ediyorlar. Soru çalmakla, mülakatlarda gençlerin istikbalini çalmak arasında hiç bir fark yok.
Genel seçimler, HDP'ye karşı olanlar ile iş birliği yapanlar rekabetine döndürülmüştü. CUMHUR İttifakı ile meclise giren HÜDA-PAR'ın HDP'nin halefi DEM'den pek bir farkı yok. Askerimiz vatan bölünmesin diye ölüyor. Meclisimize AKP'nin soktuğu HÜDA-PAR gelin eyaletleşmeyi, özerkliği, federasyonu tartışalım diyor. Dünyada özerklik alıp orada kalan çok az topluluk var. Özerklik bağımsızlığa giden yolun kapısıdır. HDP ile alakası olmadığı halde HDP ile özdeşleştirilen muhalefet partileri, bu bölücülere ve onları meclise taşıyanlara bile doğru dürüst cevap veremiyor. Oysa bu ülkede PKK ile masa kurup oy tabanlarını yüzde 6'dan 10'lara çıkaran AKP'den başkası değildi. Ama görmek istemezseniz görmezsiniz. Tepkiler üzerine Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan, eleştirileri savuşturmak için "tek millet, tek bayrak, tek devletten taviz vermeyeceğiz kırmızı çizgimizdir" dedi. Peki ya tek dil? CB Erdoğan onu söylemekten ısrarla kaçınıyor, bölünme dilden başlar toprağa sirayet eder. Bir siyasetçi tek dili savunmuyorsa tek bayrak, tek millet demesinin hiç bir kıymeti harbiyesi yoktur.
Süper kupa finalinin iptali, tamamen toplumsal duyarlılıkların iki kulübümüze telkin ettiği düşüncelerin sonucudur. Yaptık, oldu ile bu işler olmuyor. Bu ülkede hepimiz yaşıyoruz. Biraz da
kafanızı kaldırıp sizin gibi düşünmeyenlere bakar, politikalarınızı buna göre tanzim ederseniz, yanlış politikalarınız böyle Riyad'dan dönmez