Yandaş yanıltır!
Uzun süreden bu yana hemen herkes toplumun ve kurumların her alanda yandaş ve karşıt hale geldiğini dile getirmiştir. Yandaşlık, mensup olmanın ya da takdir etmenin ürettiği içten bir duygu değildir. Çıkara dayalı olarak alınan bir pozisyondur. Yandaşlar güçlüden yana görünerek çıkarlarını sürdürme gayreti içinde olurlar. Bu nedenle de gerçekleri toplumun gözünün içine baka baka saptırmakta bir sakınca görmezler. Yandaşlığın tehlikeli olan tarafı da burasıdır.
Yandaşlık şaheseri!
Türkiye’nin Ermenistan ile kurduğu dengesiz ilişkiler, tam bir basiret yoksunluğu ve dar görüşlülüktür. Zira Ermenistan ile imzalanan protokollere rağmen bu ülke Türkiye’yi “soykırımcı” ilan ettirmeye devam ediyor. Tehditlerini aynen sürdürüyor. Türkiye’nin istekleri karşısında diz üstü çökmesini istiyor. Diğer yandan Türkiye’nin bu protokoller yüzünden kardeş Azerbaycan ile ilişkileri de kötüleşmiştir. Bütün gerçeklere rağmen yandaş medya iktidarın bu siyasetini adeta kutsuyor. Bunu nasıl yaptıklarını da Başbakan Erdoğan ile Sarkisyan arasında gerçekleştirilen görüşme sonrasında yaptığı haberlerle ortaya koymuş oluyor. Örneğin yandaş basından Bugün Gazetesi görüşmenin sonuçlarını şöyle vermiştir. Bugün’e göre “Zirveye karşı çıkan diasporanın görüşme öncesi Sarkisyan’a yönelik açık mesajı işe yaramamış. Diaspora Sarkisyan’a” Türkiye ile normalleşme sürecine ve protokollere son ver “çağrısına rağmen sürece devam kararı çıkmış”. Gazete bunu okuyucularına “Diasporayı Yıkan Zirve” diye duyurmuş. Bu yaklaşım, tam anlamıyla bir yandaşlık şaheseridir.
Sarkisyan diasporanın sözcüsüdür!
Gazete, görüşmenin ardından Sarkisyan ve Ermenistan Devlet Başkanlığından yapılan açıklamalara hiç yer vermemiştir. Hâlbuki bu görüşme, bırakın diasporayı yıkmasını, tam aksine Sarkisyan’ın diasporanın sözcüsü olduğunu ortaya çıkarmıştır. Sarkisyan, açıkça diaspora neyi savunuyorsa hatta neyi istemişse onu görüşme sırasında ve sonrasında ifade etmiştir. Böylece bu görüşme diaspora ile Sarkisyan arasındaki yanlış anlamaları da ortadan kaldırmıştır. Yine bu görüşme, başından bu yana Ermeni diasporası ile Ermenistan devleti arasında hiçbir görüş farklılığı olmadığını da açığa çıkarmıştır. Sarkisyan açıkça “Türkiye’nin Ermenistan ve Ermeni halkıyla” ön koşullar “diliyle konuştuğunu” iddia ederek “Ermenistan’ın soykırımı hiçbir formatta tartışmak istemediğini ve Türkiye’nin Yukarı Karabağ barış sürecinde olumlu bir rolünün olacağına inanmadığını” söylüyor. İsviçre’de protokollerin imzalanması üzerine de yandaş medya “Yüzyıllık tarihi sorun tarih oldu” diye manşet atmıştı.
Gerçek şudur: Diasporası, Daşnaksütyun’u, ASALA’sı ve Sarkisyan’ı bir bütündür. Bunların Türkiye ve Azerbaycan’a karşı düşmanca tutumlarında zerre misali bir yumuşama söz konusu değildir. Daşnaksütyun Partisi’nin Genel Sekreteri Gire Manoyan, amaçlarını açıkça ifade etmiştir: “Türkiye Batı Ermenistan’ı bu şekilde kullanmaya devam edecekse, 1915’ten beri kullanımı için bize para ödenmesi gerekiyor. Bir de zaten bizim olan topraklarımıza giriş izni için bazı ayrıcalıklarımız olmalı. Mesela vizeye gerek olmamalı, bölge askersizleştirilmeli”.
Hâlâ anlamıyor musunuz?