Yalakanın günlüğü


BASINDAN SEÇMELER

Yalakanın günlüğü

Sabah uyanayım... Ampul desenli pijamamı giyeyim... Tereyağı üzerine bal sürüp yiyeyim...
Sabah sporu olarak kıvırma, eğilme, dönme, bükülme, takla atma, el öpme, kıç yalama egzersizlerimi yapayım...
Sonra, ayakta alkışlama, otururken alkışlama, koşarken alkışlama, zıplarken alkışlama, hoplarken alkışlama çalışmalarıma geçeyim...

***


Yolda şoföre eğilerek “yıldız ülke de olduk sonunda aziz kardeşim” diye söze gireyim...
Şoför aynadan gülücüklü bakarsa “muasır medeniyetin bile üzerine çıkma noktasında, sağ olsun Sayın Başbakanım” diyeyim...
Yok, aynada yüzü kızgınsa...
İneyim...

***


“Selamünaleyküm” diyerek ofise gireyim...
Sırıtkan sekreter kıza “Başbakan beni aradı mı?” diye sorayım...

***


Masamın sağında asılı Sayın Başbakanımın resminin önünden, elimi ceket düğmesi üzerine bastıraraktan 60 derece öne doğru eğilerek, kalçamı bir miktar yandan sola hoplata hoplata “Saygılar... Allah sizi başımızdan eksik etmesin” diyerek geçeyim...
İyi olmazsa, bir daha geçeyim...
Fehmi’yi telefonla arayıp “yine ne kadar da güzel konuşacak şimdi, konuşmadan ağlattı yani” diyeyim...
Fehmi’yi kapatıp Enis’i arayarak “büyük hatip olunca tabii ki bal aktı ağzından” diyeyim...
Enis’i kapatıp Fatih’i bulup “dünyayı yine salladı zangır zangır” diyeyim... Fatih’i kapatıp Ertuğrul’u bağlatıp “eli nurlu, neye değse düzeliyor yani” diyeyim...
Ertuğrul’u kapatıp......
000’a basıp telefonumun dinlendiğinden emin olayım...

***


Yazıma oturayım...
“Başbakanımızın dediği gibi” diye yazıya gireyim... “Muhteşem eseri ortadadır” deyip çıkayım...

***


Bitince, yüksekçe sesle “aynı dağın yeliyiz biz” i söyleyeyim...
“Bi daha bi daha” kısmına gelince üç kez öne doğru zıplayayım...
Bu sefer olmazsa bir dahaki sefere Başbakanım beni uçağına bindirsin diye dua edeyim...
Daha ben ne edeyim?..

***


Bir de bana yalaka diyorlar...
Kurban olayım...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet




Kasımpatları açarken...

Kasım 2006
Dersim’de yaşananlara “soykırım” diyen Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu kuruldu.
Kasım 2007
Almanya’da Dersim Konferansı düzenlendi. Dersim “soykırım” ını anma günü tespit edildi.
Kasım 2008
Avrupa Parlamentosu’nda Dersim “soykırım” ı toplantısı düzenlendi. DTP milletvekilleriyle beraber, Bremen mızıkacıları da oradaydı... Bremen Üniversitesi’nden Profesör Ronald Mönch denilen arkadaş “Mustafa Kemal yaşasaydı, bugün savaş suçlusu olarak yargılanırdı” dedi.
Kasım 2009
Avrupa Parlamentosu’nda gene Dersim “soykırım” ı toplantısı düzenlendi. Yahudi soykırımından farkı olmadığı, Ermeni soykırımıyla aynı olduğu belirtildi. “Tarihle yüzleşme” sloganı ilk kez orada ortaya atıldı. Hatta, Atatürk’ün emriyle Atatürk’ün kızı tarafından “soykırım” yapıldı, “Kemalizm’le yüzleşilmeli” denildi. Seyid Rıza için anıt mezar istendi.
Kasım 2009
Kemal Kılıçdaroğlu, Dersim isyanıyla PKK arasında benzerlik kuran CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’i derhal istifaya davet etti, gereğini yap dedi. CHP Genel Başkanı olur olmaz, derhal, Onur Öymen’in isminin üstünü çizdi, gereğini yaparak, Onur Öymen’in yerine “Dersim kırımdır, insanlığa karşı en ağır suç eylemidir” diyen Hüseyin Aygün’ü milletvekili yaptı. Hüseyin Aygün milletvekili olur olmaz gereğini yaptı, “Dersim katliamının sorumlusu CHP’dir” dedi. Kılıçdaroğlu, gereğini yaptı, ebelek gübelek dedi.
Kasım 2009
Cumhurbaşkanı, Tunceli’ye gitti, “Dersim’e hoşgeldiniz” pankartıyla karşılandı, kendisine Avrupa Dersim Dernekleri Federasyonu Başkanı’nın mektubu verildi. Özür işi ilk kez orada çıktı. Mektupta “Dersim özür bekliyor” deniyordu. Cumhurbaşkanı meseleyle derhal ilgileneceğini söyledi.
Kasım 2010
Almanya’da Berlin Eyalet Parlamentosu’nda “Dersim Katliamını Uluslararası Yargıya Götürme Konferansı” düzenlendi. Sonuç bildirgesinde, yargı yolu izlenmesi, “soykırım” olarak adlandırılması, toprak-tapu gibi hakların iadesi, tazminat ödenmesi istendi.
Kasım 2011
Malum...
Kasımpatı’dır bu.
Kriz’antem de denir.
Ha gayret.
Yılmaz Özdil / Hürriyet




Allah’ın sopası yok!

Her fırsatta Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine haber yapmayı marifet sayan Taraf ve Yeni Şafak gazeteleri dün madara olmuş!
Biliyorsunuz; önceki gün Silivri’de Balyoz duruşması vardı.
Medyaradar isimli sitede okudum:
Bu iki gazete, “önem vermedikleri” için olsa gerek, duruşmaya muhabir göndermemiş ve Anadolu Ajansı’ndan izlemeyi tercih etmiş...
Anadolu Ajansı da geçtiği karışık haberde aynen şu ifadeyi kullanmış:
“Duruşmada, eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner ve diğer kuvvet komutanları ile birlikte emekliliğini isteyerek emekliye ayrılan eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit ile emekli Koramiral Atilla Kıyat da duruşmaya izleyici olarak katıldı.”

***


Kabul ediyorum; böyle bir cümleyi anlamak gerçekten zor...
İlk okuduğunuzda Işık Koşaner’in ve diğer kuvvet komutanlarının da duruşmayı izlemek için Silivri’ye gittiğini sanıyorsunuz.
Oysa duruşmayı izleyen sadece, “onlarla birlikte emekliliğini isteyen” eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Eşref Uğur Yiğit’ti...
“Balyoz”u ilk gündeme getiren Taraf, bu cümleyi yanlış anlamış ve bir de “cin”lik yapıp yorumlayarak, dünkü manşetine taşımış:
“Kayıtları gördü, Silivri’ye koştu!”
Yeni Şafak ise sürmanşetten, “Işık Paşa Silivri’de” başlığıyla kullanmış haberi...
Hani güzel bir deyim vardır, “Allah’ın sopası yok” diye...
Bu olaya ne kadar uyuyor
değil mi?
Mustafa Mutlu / Vatan




Bir ben var benden içeri

Kemal Kılıçdaroğlu üç yıl önce, 24.12.2008 tarihinde Kanal D Televizyonu’nda yayınlanan “Genç Bakış” programında bir öğrencinin kendisine sorduğu “1938 Dersim olayları ile ilgili özür dilenmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?” sorusu üzerine şunları söylemiş:
“Ben Tunceliliyim, yani o coğrafyadan gelen birisiyim... 1938’de bir acı olay yaşanmıştır. Ama bu acı olayın tarihteki yerini ve konumunu çok iyi değerlendirmek lazım. O coğrafyada isyan olmasın diye özel bir yasa çıkarılmıştır, Dersimliler vergi ödemesin diye....
Yine okullaşma başlatılmıştır... Ama sonuçta o coğrafyada bir isyan çıkmıştır ve isyan bastırılmıştır. Dolayısıyla özür dilemek veya özür dilememek gibi değil o günün koşullarında olan bir olaydır.
Dolayısıyla bu olayı öyle Cumhuriyet tarihinin çok karanlık ve derin bir olayı olarak da algılamamak gerekir diye düşünüyorum.”
Kılıçdaroğlu o gün isyan çıktığını ve bastırıldığını, özüre gerek olmadığını söylüyor. Bugün ise “Özür de yetmez, topraklarını geri verin” diye konuşuyor. Fark önemli...
Melih Aşık / Milliyet



SİZDEN GELENLER


AKP zihniyeti

PKK ile müzakerede hükümet değil devlet var. Cumhuriyet düşmanlarıyla mücadelede devlet değil hükümet var.
Başbakan diyor ki:
Hem sultan hem halife olan Osmanlı padişahı 1. Abdülmecit ile sadece Halife olan 2. Abdülmecit’i karıştırma. Keşke kendisi Seyit Rıza ile Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk arasındaki farkları da bilse!
M. Metehan Oğuz




Özür kuyruğu uzun

Biraz da 1860-1877 yılları arasına ve 1907-08 de neler oldu bakmalısınız. Eğer Başbakan samimi bir şekilde özür dileyecekse Vahdettin dönemi içinde özür dilesin. Sadece Cumhuriyet tarihi ile kalmasın.
Dersimli aşiretler sadece Cumhuriyet tarihinde isyan etmedi.
CHP ile AKP bilerek bu isyanları gündeme getiriyor. Kürtleşmiş olanlardan özür dilemekle başlanacak iş Kürtleşmemiş Ermenilere gelecek.
Sercan Bozkurt




50 yıl sonra da PKK’lılardan da özür dileyip üstüne bir de tazminat öder miyiz ne dersiniz?
Uğur Turgut




Yazıklar olsun

Tayyip Erdoğan kimden özür diledi biliyor musunuz?
Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı İngilizlerle işbirliği yapıp isyan çıkaran dünün PKK’lılarından! Çoğu vatandaşta Başbakan CHP’ye laf vuruyor zannedip alkışladı... Halbuki Tayyip Erdoğan Devletimizin kendini savunmasını eleştiriyordu... Dünün PKK’lılarına karşı verilen mücadeleyi lanetliyordu...
Ali Açıkbaş




Bedelli askerliğin peşinatını internetten bankaya havale yaparken parmağını inciten vatandaşa “ Gazi ” ünvanı verilir artık!
Levent Bulut




NOT: Bu hafta yazdıklarımıza bolca tebrik ve övgü geldi... Sayfa “Bakın ne de çok seviliyoruz, nasıl da destekleniyoruz” gösterisine dönüşmesin diye bu haftalık alanı daraltıp okuyucu mesajlarını kendime saklıyorum....

Yazarın Diğer Yazıları