Yakın geçmiş neyi hatırlatıyor?

Doğrusu bundan daha iyi anlatılamazdı… HDP eş Genel Başkanı Mithat Sancar, misafir edildiği televizyon programında diyor ki "Anahtar güç olacağız… Bizsiz iki taraf da meclis çoğunluğunu sağlayamamalı… Biz bu gücümüzü çözüm yönünde kullanacağız…"

Mevcut sistemin, siyaseti HDP'nin oyun kurma ve şantaj alanına çevirdiği, HDP'nin de bunu nasıl kullandığı/kullanabileceği daha net nasıl ifade edilebilirdi?

"Anahtar biziz… Hangi yöne çevirirsek onu iktidar ederiz, yerelde de genelde de… Biz desteklemezsek kimse çoğunluğu sağlayamamalı, bizim onayımız olmadan yönetememeli… Bizim şantaj ve dayatmalarımız, milletin iradesinden daha üstün olmalı…"

Sancar'ın daha diplomatça ifade edilmiş sözlerinin başka bir açılımı olabilir mi? Bu gücü çözüm yönünde kullanacaklarmış!.. Peki hangi çözüm? Nasıl çözüm? Geçmişteki 'çözümler'i iyi biliyoruz çünkü!..

***

O çözümün içinde hukuken olmasa bile fiilen bölünme vardı… Sivas'ın ötesi vardı… Yol kesme vardı… PKK'lılar için inşa edilen 'şehit' mezarlıkları vardı… KCK asayiş vardı… Vergi toplayan teröristler vardı… Teröristlerin yönettiği mahkemeler, hatta üst mahkemeler vardı… Paralel valiler vardı… Belediyelerden dağa lojistik vardı… Devletten yana olanlara ölüm, dağa gidenlere ise yeni kurulacak düzende memuriyet sözü vardı… Üniversitelerden dağlara turlar vardı…

Uyuyan ve halkı uyutan devlet görevlileri vardı… Bu sözde çözüme karşı çıkanları ağır dillerle suçlayan siyasetçiler vardı… "Yerlerinde ben de olsaydım dağa çıkardım" diyen teşvikçi ahmaklar vardı… Sur, Nusaybin, Cizre vs. başta olmak üzere hendekler hazırlanırken, asfaltların altına patlayıcılar yerleştirirken, güvenliğimizi narkozlayan kafalar vardı… Apo'ya teşekkür eden valilerimiz vardı… Bu kara süreci dilleriyle parlatan uşak ruhlu gazeteciler vardı… Çözüm sürecini anlamayanları hayvandan daha aşağı görüp dalga geçen particiler vardı…

Sonucu hepimiz biliyoruz…

***

Şimdi iktidar, muhalefeti suçlamak ve seçim öncesinde küçültebilmek için PKK ve HDP üzerinden vurmaya çalışıyor… Fakat karşısına sadece mazisi çıkmıyor, bir de HÜDA PAR çıkıyor… Tam da bu noktada propagandanın etkisi kırılıyor…

Tekrarlanan İstanbul seçimlerinden önce Apo'nun mektubunun Anadolu Ajansı üzerinden dağıtılması ve kardeşi Osman Öcalan'ın TRT'ye çıkarıp İstanbul'daki Kürt seçmenin etkilenmeye çalışılması zaten fiyaskoyla sonuçlanmıştı…

Bu kötü sicil, bugün iktidarın muhalefeti PKK ve HDP üzerinden vurma çalışmasını zaten sekteye uğratıyordu… Çünkü ortada çok ciddi bir inandırıcılık problemi oluşmuştu... Bu müthiş iletişim kazası veya propaganda faciası iktidarı akıllandırmaya yetmemiş gibi bu seçimde de HÜDA PAR'la iş birliğine girişilmesi, HDP üzerinden siyaseti bir anlamda boşa çıkarıyor…

HÜDA PAR yetkililerine Türk bayraklı pozlar verdirilmesi, HDP'yle farkına vurgu yapılırken 'yerli-millî' gibi rozetler takılması, hiçbir karşılık bulmuyor, takiye gibi görülüyor… Trabzon gibi iktidar partisinin güçlü olduğu bir ilde bile yaşananlar, bu yeni müttefikin iktidar açısından 'yumuşak karın' oluşturduğunu gösteriyor…

Türk kimliğini dayatma, Türk bayrağının ismini yanlış bulan, anayasayla ağır problemli görüntü veren ve hatta HDP'nin bile -belki şimdilik- dile getirmediği talepleri çok daha ileri bir taleple gündeme getiren ve ne yaparsanız yapın Hizbullah'a 'terörist' demeyen bir yapı, açıkça başa bela edilmiş durumda…

***

Yine tekrar edelim… 50+1 sistemi, bu ülkeye atılmış en büyük kazıktır… Her türlü teröristi, 'saygın' muhataba veya 'kilit parti'ye çevirerek geleceğimizi yakıyor…

Yazarın Diğer Yazıları