Yahşi Batı (04 Eylül 2012)

Türkiye’de bir televizyon kanalındaki tezgâh açık oturumda, yandaş basına yapılan açıklamaları seyrederken, inanasım gelmedi. Ülkenin başındaki bir yetkili çıkıp, hiç çekinmeden öldürülen çocukları haber yapmayın diyebildi. Oysa o çocuklar onların hatasından ölüyordu. Ve batı basınını örnek vererek haber yapmayın diyebildi. Onun hangi batıdan söz ettiğini anlamak zor. Cem Yılmaz’ın Yahşi Batısı olmalı onunki. Zira benim yaşadığım batının batısı Amerika’da durum hiç de onun anlattığı gibi değil. Avrupa da geri kalmaz.
ABD’de terör saldırılarında ölen veya öldürülen asker sivil haberleri basında her zaman geniş yer bulur. Sözünü ettiğim bir iki hafta veya ay değil 30 küsur yıllık gözlemim. Tayyip Bey hatırlamıyor ama ABD’nin Vietnam savaşını halk ve basın tepkisi sona erdirmişti. Son olarak, New York ve Washington’daki 11 Eylül saldırılarına ne demeli? Başbakana göre bunların da haber yapılmaması ve ölü sayılarından bahsedilmemesi gerekir. Oysa her şey canlı olarak yayınlandı. Panama’dan güney Amerika ve Şili’ye kadar bir dizi yere ve olaya Amerikan basını burnunu sokar ve elinden geldiğince de araştırıp yazar, milyonlarca örnek verebilirim. Bırakın benim teminatımı Google’a girip araştırın bakalım neler göreceksiniz.
Demokratik ülkelerde basın özgür olduğu için vatandaşın canına ve malına kasteden bu tür olaylarda yetkililerin hatasını araştırır, yazar ve hesap sorar. Ama Saddam Hüseyin Irak’ı, Suudi Arabistan veya bizim gibi krallık ve padişahlıklarla yönetilen ülkelerde basın diye bir şey olmadığı ve basına belediye hoparlörü görevi verildiği için Tayyip Beyin bunları istemek hakkı. Zira o beslemedi mi besleme basını. İnsan yemini verdiği evcil yaratıktan da itaat bekler doğal olarak.
Tüm bunlar aslında ayrıntı. Biz Türk ulusu olarak ayrıntılar içinde boğulduğumuzdan, işin aslını esasını hep kaçırıyoruz. Esas, Türkiye’nin yitirdiği itibarı ve topraklarında bir haydut, bozguncu çetesine yataklık edecek, üs verecek kadar sapıtmış olması. Düşünün AKP iktidarını bu işe koşanlar bile destek vermiyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden arkamıza bakarak dönüyoruz.
Şimdi size sorarım. Bizim Hatay ve çevresindeki Suriyeli çetelerin barınaklarının ne farkı var Irak’taki katil sürüsünün barındığı Kandil’den. Adamlar bizim sokaklarımızda askeri üniformaları ile gezinip üsleri olarak benim topraklarımı adres gösterebiliyor. Hatay bizim Kandil hesabı Suriye’nin hedefi değil mi yani? Benim bildiğim anayasaya göre hükümetin bir yabancıya Meclis yetkisi olmadan üs verme hakkı da yok.
Peki, sessiz sedasız CIA başkanı çuvalcı paşanın bizim ampul takımını ziyarete gelmesine ne demeli. Her halde aydınlanmaya veya elektriği biten ampullere elektrik vermeye geldi! Tüm bunlar hızlı cereyan eden süreç. Ve biz aniden armut gibi açıkta kalıp, Allah bizi kurtarsın diyeceğiz.
Gelelim istikrarlı ve yavaş seyreden sürece, ekonomiye. AKP yetkilileri yavaş yavaş ekonomi konusunda işlerin yolunda gitmediğini telaffuz etmeye başladılar bile. Bakan Şimşek bütçe hedeflerini tutturamayacaklarını itiraf etmiş, ihracatın vergi gelirlerini artırmadığını bu arada harcamaları artırdığını falan söylemiş. İyi de bütün bunlar bugün ortaya çıkmadı ki.
Sen yüz milyonlarca doları götür Somali’ye, Libya’ya Tunus’a göm, sen yüz milyonlarca doları götür Suriye’den gelen bir Ticani çetesine harca. Ondan sonra gel bana ve benim vatandaşıma harcayacak para kalmadığını söyle. Ve tüm bunları da seçmenin olacak kişiler kaval dinler gibi dinlesin. Akaryakıt zamları, toplu taşımacılık zammı izliyor, her gün bir müjde almaya başladınız. Beni en çok şaşırtan da İstanbul Ticaret odasının aylık fiyat artışlarını gösteren listesi. Kabak, limon ve salatalık yüzde 10’un üzerinde artmış. Sonra maç giriş ücretlerindeki artış ile nohut ve leblebide artış çok tehlikeli boyutlarda. Ama bu listelerde her ne hikmetse bir ay içinde üç kez zam gören benzin ve mazot yok. Et, süt ve yumurta ile tavuk da listeye girmeyi becerememiş. Bu da nasıl bir danışıklı dövüş içinde olduğumuzu ortaya koyuyor.
Sonuç, şutu çektiler penaltıdan, gol her an kalenize girebilir, artık hakeme mi itiraz edersiniz, yoksa penaltı değil ofsayt mıydı dersiniz, bilemem, ama top kalenizde.

Yazarın Diğer Yazıları