Yabancı basın neden AKP aleyhine?
Seçim konuşmaları ve mitingler çığırından çıktı. Bir yanda yeniden sosyalleşmeye çalışan CHP, öte yanda inşaat üzerine yandaş müteahhitlere iş yaratmaya çalışan AKP ve bu rant dağılımını zavallı halka hizmet diye satan bir Başbakan. Vaatler artık neredeyse Başbakan’ın akıl hocası Tansu Çiller’in bir araba ve ev olmak üzere iki anahtar vaadini hatırlatıyor.
Az kaldı göreceğiz. Ama ben Türkiye’de Türk halkından önce yabancıların Erdoğan’ın foyasını anlamış olduklarını sanıyorum. Erdoğan’ın hışmından korkan meslektaşlar da “aa bak gâvur gazeteciler ne diyor” diye bunları yayınlıyor. Hasta seçim nabzını tutsun diye yabancı muhabir gezdiriyorlar Anadolu’da.
Bir zamanlar Erdoğan’a methiyeler yazan New York Times, Wall Street Journal, Washington Post, The Economist ve Observer gibi gazeteler sanki Erdoğan’ın gizlediği Radikal İslamcı tavrını anlamış gibiler. Takke düştü kel göründü diye yazıyorlar. İyi de bu kelin örtülmesini sağlayan takkeyi sizler yerleştirmediniz mi? Şimdi oturdular hükümetin gizli totaliter tutumlarını yazıp çizmeye başladılar. İnşallah gerçekten anlamışlardır.
Eğer yok, bu yabancı basın Erdoğan’ı anlamadı, daha önce olduğu gibi aldıkları talimatla Erdoğan ve arkadaşlarını övmede yaptıkları gibi aleyhte yayın yapmaya başladılarsa, o zaman ampul takımı için kötü havadis. Bizler yurt dışında çalışan gazeteciler, (eğer magazinci değilseniz) yabancı basını geniş kapsamlı olarak izlemek zorundasınızdır. Hangi haber hangi amaçla yayınlanıyor gibi. Bu yüzden bizler Türkiye’de birçok yazı işlerinden daha önce görürüz gelecek belayı.
Evet, bu yazılar çok kötü, çünkü Erdoğan’ın da Tunuslu bin Ali, Libyalı Muammer Kaddafi, Mısır’lı Hüsnü Mübarek, Suriyeli Beşşar Esad, Umman Sultanı Kâbus ve Yemenli Ali Abdullah Salih gibi miadını doldurduğunu ortaya koyar. Bu ülkelere karşı kampanyalar ilk defa dış yönetimlerce değil, bu yabancı basın organlarınca başlatıldı. Bu ülkelerin liderlerinin ortak yanı diktatörlük ve halkın hakkını polis devleti ile yok saymaları.
Wall Street Journal gazetesi de bu konvoydan geri kalmadı, Tayyip Erdoğan, İslam dünyasının en güçlü liderlerinden biri diye yazdı. İyi de Mübarek, Esad, Sultan Kâbus ve bin Ali de öyle değil miydi? Ne oldu üç ay içinde sığınacak yer aramaya başladılar. Acaba bizimkiler de yer aramaya başladılar mı? Esas haber bu, bunu bulmak lazım.
Seçimi de ezici kazanabilirsiniz ama unutmayın bu yukarıda adlarını saydığım liderler de silme ve halklarının oyu ile ülkelerinin başında olduklarını savunuyorlardı. Hatta Mübarek ile Tunuslu Ali’nin oyları Tayyip Erdoğan’ın yüzdesini ikiye katlayacak boyuttaydı. Ama ağalar düşünce, ortaya çıktı ki bu seçimler ve oyların büyük bir kısmı hile hurda ile alınmış.
Erdoğan hükümetinin iktidardan uzaklaşması ile göreceğiz ülkede ne dolaplar çevrilmiş, ne dümenler tutulmuş. İşte bu nedenle iktidarları sırasında suistimal yapan hükümetler ne pahasına olursa olsun iktidardan uzaklaşmak istemezler. Örnekleri, pirleri Necmettin Hoca. Odalar Birliği’nde seçimi kaybettiğinde koltuğu ile çıkarılmıştı. Her halde Erdoğan’ı da Başbakanlıktan öyle çıkaracaklar. Bakmayın bırakır giderim laflarına, gidemezler ve hatta gitmezler.
Bu arada Erdoğan’ın oğlunun Maryland eyaletinde satın aldığı ev konusu gündemde. Aslında bu evin sahibi olmaları yeni bir şey değil zaten belgeleri de gizlenemez. Ben 2005 yılında hem evin resimlerini hem de tapu kayıtlarını haber yapmıştım. Aslında bu konuda önemli olan iki nokta var. Bu evin borcu ev kredisini veren kuruma ödenmiş midir? Bu ödeme nasıl yapılmıştır? Türkiye’den para mı transfer edilmiştir yoksa bir sermayedar bu ödeme için gerekli olan parayı mı vermiştir? Eğer öyleyse bu kişiye ne tür bir kıyak yapılmıştır. Elime ulaşan konuyla ilgili bazı bilgileri de teyid edilince yayınlayacağım.