Ya İsrail ile Filistin yeniden vuruşursa!

İçine girilen süreçte; her iki taraf da aslında “Kudüs olmadan asla!” diyor.
Ancak, şimdilerde “Kudüs” istemi bir yanda kalırken, İsrail’in Filistin toprakları üzerinde, kanlı egemenliğini yıpratmadan koruma gayreti hüküm sürüyor.
Gerçi, İsrail’in politikası ve askeri konumunun hiçbir zaman değişmeyeceğini yakından bilen ve takip edenler, Gazze’deki Filistin yönetimine rahat nefes aldırmayacağını her zaman öne sürüyor.
Sanki “derin bir sükût” Batı’yı kaplıyor.
Bu arada, “ateşkes” diplomasisine rağmen Filistin topraklarında; yeniden, savaş, katliam ve terör isterisi birbirine karışıyor.
En azından, Golan Tepeleri’nde İsrail’in öteden beri arzuladığı düzeltmeleri yapmaya girişmesi muhtemel görünüyor.
Tabii ki; bu gelişmeler karşısında, Türkiye’nin konumu ve politikası çok önemli bir yer alıyor.
Eğer İsrail; Suriye’yi de vurmaya kalkışırsa, Türkiye’nin takınacağı tavır, beraberinde çelişkiler getiriyor.
Her iki yerde; siren ve sığınaklarla, her an yeniden tanışma ihtimali “Kenan Elleri” sakinlerinin bitmeyen trajedisi gerçekten de ürküntü veriyor.

Trajik tarihe bir bakış
Filistinliler öylesine maceralardan, baskılardan ve diplomasi oyunlarının tezgâhlarından geçmişlerdi ki, başkalarının yüzyıllar sonunda kazandığı tecrübeleri daha tarihlerinin başlarında edinmişlerdi.
Onların vatan özlemi 1947’de başlamış ve hemen içinde direniş tohumları yeşertmişti.
16. yy başlarına kadar Araplar’ın kontrolünde bulunan Filistin toprakları, 1516’daki Mercidabık Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmişti.
Burada kurulan sancaklar, zamanla emirliklere dönüşmüştü.
Osmanlı İmparatorluğu en zayıf devrinde bile Filistin’i muhafaza etmiş hatta 1799 yılında Orta Doğu’yu fethe çıkan Napolyon’u burada bozguna uğratmıştı. Ne var ki Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa, Filistin’i Osmanlı topraklarından geçici bire süre için ayırmayı başardı. Filistin 1840 yılına kadar Mısır’ın yönetiminde kaldı.
Sonra yeniden Osmanlı İmparatorluğu haritasına dahil oldu.
1916 yılına gelinceye kadar istikrar, sükûn bu ülkeden eksik değildi.
Orta Doğu’yla birlikte Filistinlilerin de kaderini değiştiren o yıl Osmanlı ordularıyla savaşan İngiliz kimliğindeki Hıristiyan istilası, kanlı çatışmalarda birkaç yılda tamamlanmıştı.
O dönemde Filistin’de yaşayan Yahudi sayısı fazla değildi ama başta İngiltere olmak üzere ABD ve diğer emperyalist devletler, bu bereketli ancak sancılı topraklar üstünde giderek bağımsız Yahudi devleti kurulması projesini, yeni başlayan iki kutuplu dünyada kendi çıkarları açısından yararlı buluyorlardı.
Siyonizm fikrinin körüklediği “Erez İsrail” hareketi, Avrupa’daki zengin Yahudilerin cömert yardımlarıyla desteklenince, Yahudi Diasporası Tevrat’ta vaat edilen topraklara yani Filistinlilerin ülkesine gelmeye başlamıştı.
Rusya’dan, Polonya’nın Gettolarından, Fransa’dan, Romanya ve Balkanlar’dan gelen Yahudi göçü sonunda Araplar azınlığa düşeceklerini kısa sürede anladılar.
Osmanlılara karşı Arap isyanının ateşi daha hafızalardayken bu kez Filistin insanı, silahlarını kuşanıp bölgenin egemeni İngiliz askerlerine karşı direnmeye başladı. 1935-39 yıllarında direnişin ilk cepheleri kurulurken İngilizlerin yanı sıra İsrailliler de örgütler kurarak hem İngilizlerle hem de Filistin’i savunan Araplarla savaşa başladılar.
Sabotajla, bombalarla ve köy katliamlarının tarihi daha o yıllardan kayıtlara geçmişti.
2. Dünya Savaşı’nda Alman Nazi İmparatorluğu’nun ve Hitler’in kurbanı olan Yahudilerin göçü savaş sırasında ve onu izleyen yıllarda daha da hızlandı.
Nihayet 1948’e gelindi. Kan ve ateşin eksik olmadığı Filistin toprakları üzerinde Batı’nın büyük desteğiyle İsrail devleti kuruldu.
Birleşmiş Milletler o yıl Filistin’i 3 parçaya böldü.
Gazze Mısır’ın payına, Yahudiye ve Gor Çukuru Ürdün’ün, Taberiyye, Batı Yaylaları’yla Necef Çölü’yse yeni kurulan İsrail’in payına düştü.
Böylece, İsrail Diasporası’nın Filistin’deki randevusu Arap halkının acıları pahasına gerçekleşecek, Filistinliler her gün biraz daha boyunduruğuna girmeye ve tarihi ülkelerinden silinmeye doğru gideceklerdi.
Yıl 2013
Trajik tarih satırlarını örmeye devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları