Washington’da Ermenilerle horon
Türk dış politikasındaki son gelişmeler rahmetli usta tiyatrocu İsmail Dümbüllü’nün Kavuklu Hamdi tuluat oyununa benzedi. Biliyorsunuz Tayyip Bey Fransa’ya giderken Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nu da Erivan’a gönderdi. Bizim gazetelerde çıkan konuyla ilgili haberleri okursanız değil gülmek halimize ağlarsınız. Zira kimse dış politikayı takip etmediği gibi dış politikayı da bilmiyor.
Basınımızdaki moda “kendin pişir kendin ye” tarzı, soruyu kendim sorup kendim cevap vereyim. Hatırlarsanız ABD Temsilciler Meclisi Komisyonunda Ermeni soykırımı tasarısı görüşülmeden önce Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Ermenistan Devlet Başkanı Sarkisyan ile telefonla görüştü. Bayan Clinton bu görüşme sırasında nükleer zirveye davetli olmayan Sarkisyan’ı Washington’a çağırdı ve Erdoğan’ın da o tarihlerde ABD başkentinde olacağını, protokol konusunu konuşacaklarını vurguladı.
Ancak bu telefon görüşmesinin ardından Komisyon tasarıyı onaylayıp Genel Kurul’a gönderdi, bu duruma sinirlenen Erdoğan da gezisini iptal ettiğini söyleyip, Büyükelçi Namık Tan’ı Ankara’ya çağırdı. Öte yandan Ermeni cephesinde de tepkiler sertleşti. Mesela Sarkisyan, Alman Der Spiegel dergisine verdiği son demeçte, Türkiye soykırımını kabul etmeden bu tür bir komisyon kurulmasına karşı olduğunu söylemiş. Sarkisyan bu açıklamasında Türklerin önce suçlarını kabul etmesi gerektiğini daha sonra tarih komisyonunun bu cinayetlerin sebebini araştırabileceğini vurguladı.
Ermeni tarafı, başından beri bu protokolün kabul edilişine Karabağ veya sınır haritaları gibi koşulların eklenmesini kabullenemeyeceklerini belirtti. Onlar, tarafların ön koşulsuz protokolü imzalayıp diplomatik ilişki kurulmasını iki ülke arasındaki sorunların Yunanistan’la olduğu gibi bitmeyen bir türkü gibi ısıtıp ısıtıp önümüze konmasını önermişlerdi
Tayyip Bey Washington’a, Hillary’nin, Sarkisyan ile kendisini masaya oturtacağını bilerek geliyor. Dışişleri Bakanlığı müsteşarını Erivan’a göndermesindeki neden, Sarkisyan ile yapılacak görüşmeyi garanti altına almak değil. Bu görüşmelerde kötü adam durumuna düşmeyi önlemek. Yani ne yapsan hayır diyemez evet de. Ayrıca Türk siyaset sahnesinde oynanan oyunlar, iktidarın ülkeyi önümüzdeki sonbaharda erken seçime götüreceğine işaret ediyor.
Şimdi siz Tayyip Bey’in yerinde olun da gelecek seçimde ekonomi karnesi zayıf, iç politikada gergin, dış politikada başarısız bir partinin başında, üstüne Ermeni sorunu ile halkın karşısına çıkar mısınız? Adam Kürt açılımı dedi tutmadı, demokratik açılıma çevirdi kimse benimsemedi. Şimdilerde Anayasada oynayıp düşmesi halinde Yüce Divandan kendisini korumaya çalışıyor.
Daha önce askerle oynayıp milletin medarı iftiharı, gururu olan bu kurumun suyunu çıkardı. Sovyetler çöktükten sonra çeşitli başkentleri dolaşarak, Tarkan’ın “Oynama Şıkıdım” şarkısını söyleyen Rus Askeri Bandosuna çevirdi. Ne diyebiliriz, helal olsun. Dünyada herhalde bizden başka askerine düşman başka bir ulus yok. Durum 1950’li yılların sonlarında Menderes hükümetinin çok az ücret ödenen askerle gazozcular diye alay edip, orduyu yedek subaylarla idare edeceğini söylemesine döndü. Bu kadar çok muvazzaf subayın tutuklanması sonucu Tayyip Bey de yakında orduyu yedek subaylarla idare etmek zorunda kalacak.
Sarkisyan, Washington’da nükleer zirve öncesi ABD Başkanı Obama ile bir araya gelecek. Nükleer toplantılar sırasında Obama ve Erdoğan bir ara yan yana düşeceklermiş. İşte o ara Obama, Erdoğan’ın kulağına ne fısıldayacak Allah bilir. Biliyorsunuz bugüne kadar Erdoğan’ın kulağına fısıldananlar yüzünden başımız hep belada.
Erdoğan’ın işi zor. Hem İran konusunda köşeye sıkıştırıl, ardından Ermeniler konusunda bir meçhule sandal aç. Fransa’da Sarkozy’den yüz bulama, sen okul okul derken, Merkel yan yatan denizaltılarını sana kakalasın. Bu arada İsrail ile tepiş, Araplara yağ çek. Çok karışık.
Hâlbuki o Obama ile çektireceği bir iki kare resim ve yandaş basında yayınlanacak palavralardan medet umuyordu. Ama artık kimse yemiyor. Hele hele karnı açken.