Washington polisi inanamadı

Allah razı olsun haftamız renklendi ve hareketlendi. Yoksa Trump'ın başkanlık yarışında her şeyi dümdüz edişini izleyecektim. Bu hafta Erdoğan bastıra bastıra Washington'a geldi. Gelmeden önce de keşif kolu olarak, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nu önden gönderdi. Kontrollü ve kontrolsüz temaslarda Bakana bilmezden geldiği konular aktarıldı. Çavuşoğlu da Washington'a iktidarlarını uzatmaları halinde verebilecekleri tavizleri sıraladı.

Mesela, AKP iktidarının Reza Zarrab olayına nane olmayacağının ilk işaretini verdi. Bakan, İran'la, nükleer ambargo ve sonrası anlaşma konusundaki Amerikan politikalarını desteklediğini vurguladı. Mesela Kıbrıs konusunda, Türk tarafının bu yıl içinde anlaşmaya hazır olduğunu belirtti. Bu arada, Beyaz Saray'ın sürekli refüze ettiği Erdoğan görüşmesi için, ABD Dışişleri Bakanı Kerry'den ricacı oldu.

İkinci gün, George Washington Üniversitesi'nde, yandaş takımla daha önce, "bunları sorun" diye dağıtılan sorularla bir panel düzenlendi. Daha sonra da, Andrews Hava Üssü'ne giderek Erdoğan'ı karşıladı. Garabetlikler bu karşılamada başladı. Normalde gelen yabancı liderleri, önem sırasına göre, bakan, protokol müdürü veya üs komutanı karşılardı. Bizimkinde, Amerikan tarafından kimse yoktu, Türk Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu karşıladı Erdoğan'ı.

***

Otele girerken, karşı kaldırımı, New Jersey'den otobüse bindirilerek getirilen yandaşlar Erdoğan lehine, otelin kaldırımını da Erdoğan aleyhine gruplar tutmuştu. Bu arada Erdoğan'ın korumaları, Erdoğan duymasın diye, protestocuların önünde zıplayarak, elleri ve vücutları ile perde yaparak ve "aaaaaaaaaaa" diye bağırarak perdeleme yaptı. Orada olay çıkmasın diye görev yapan Washington polisinden bir memur, yakamdaki basın kartına bakarak bana, "kim bunlar" diye sordu. Ben de Erdoğan'ın korumaları deyince, bana bu kez, "bunlar polis mi yani" diye sorusunu tekrarladı.

Yemin ediyorum, Washington'da bulunan elliye yakın liderin kaldığı hiçbir otelin önünde, Erdoğan'ınki gibi koruma ve yol kapatma yoktu. Bizimkiler Washington'un en pahalı otellerinden birini tamamen kapatmışlar. Maşallah gelirken de Amerikan hükümetinin koruma yapmasına karşılık gene oldukça kalabalık bir koruma ordusu getirmişler.

Otele girip çıkanlar arasında, Cüneyt Zapsu'yu görünce şaşırdım. Suat Kılıç ile birlikte aleyhte tezahürat yapan göstericilerin arasından gülerek geçen Zapsu'nun, bu gezide yer alması, yıllar önce Cumhuriyetçi Parti'nin düşünce kurumunda yaptığı, "ünlü" konuşmasını aklıma getirdi. O zaman da ABD açısından zor anlar geçiren Erdoğan'ı kurtarmaya çalışan Zapsu, bu kez de aynı görevi mi üstlenmişti?

Kerry otele gidip, Erdoğan ile görüşünce, yandaş basın sevinç çığlıkları attı. Oysa Bakan Kerry kimlerle görüşmüş; Arjantin, Azerbaycan, Mısır, Hindistan, Vietnam, Nijerya, Haiti ve bilmem daha bir sürü yabancı lider. Beyaz Saray ısrar üzerine, Erdoğan ile "gayrıresmi" görüşme olabileceğini açıklamış. Ben de diplomatik olarak "gayrıresmi görüşmenin" ne olduğunu araştırdım. Şu ana kadar doğru bir yanıt alamadım.

Neyse, Erdoğan, Washington'da ilk olarak Musevi lobisi yetkilileri ile bir araya geldi. Erdoğan'a verdikleri madalyayı geri isteyen grup da toplantıya davet edilenler arasında. Toplantı sonrası Musevi gruplarının görüşmeden tatmin olmadıkları yolunda açıklamalar geldi. Neden dolayı tatmin olmadılar henüz bilmiyoruz, ama haftaya ortaya çıkar. Otelde İbrahim Kalın'ın düşünce üreten kurumu Seta bir panel düzenleyerek Emine Hanım'ı konuşturdu. Yani Washington ziyareti bu kez tam bir "kendin pişir kendin ye" politikası gibi. Bu yazı basılırken Erdoğan, Brookings Enstitüsü'nde konuşacaktı. Bu kurum halka açık olmasına rağmen bu toplantıyı kapattı. Aynı Atlantik Konseyi gibi. Elçilikte bu gruba verilecek yemek de basına kapalı.

Erdoğan Washington'a varırken, iki önemli gelişme meydana geldi. ABD hükümeti, Adana, Muğla ve İzmir'deki asker ailelerine ülkeye dön talimatı verildi. İkinci olarak da "Partiler Üstü Politika Merkezi" Amerikan başkentinin Demokrat ve Cumhuriyetçi 48 tanınmış ismi tarafından imzalanan bir bildiri yayınlandı. Bildiride, demokrasi, özgürlükler, basın özgürlüğü, adalet ve Başkanlık çalışmalarının kendilerini endişelendirdiği anlatılıyor. Cüneyt Zapsu, acaba bu bildiriyi mi duyarak geldi? Göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları